9 ŞUBAT
06-02-2008, 06:59 PM
Hugh. D. Riordan, Doktor
Depresyon her yıl 17-19 milyon Amerikalı yetişkini etkilemektedir. Biz merkezimizde depresyona biraz farklı bir açıdan yaklaşıyoruz.
Tek bir iz elementin yetersizliği nedeniyle depresyona girmek mümkündür.
En azından birkaç yıl öncesine kadar, tüm tıp kitaplarının, C vitamini eksikliğinin en yaygın etkisinin depresyon olduğunu yazdığını biliyor muydunuz? Ama ne yazık ki C vitamini düzeyimize bakan bir psikiyatriste pek rastlayamayız.
Birkaç yıl önce, öğretmen olan bir kadın hastam vardı ve ağır şekilde depresyondaydı. Merkezimize gelmeden önce 3 yıl boyunca psikoterapi almıştı. Ağır bir bitkinlik içindeydi ve gündelik etkinliğini sürdüremeyecek durumdaydı. Testlerimiz vücudunda neredeyse hiç C vitamini olmadığını gösterdi ve kendisine standartlarımıza göre pek fazla sayılmayacak olan, günlük 500 mg C vitamini verdik.
Birkaç hafta içinde bir mucize gerçekleştiği düşüncesindeydi, Ancak olay mucize filan değildi. Sadece C vitamini yetersizliği çekiyordu ve depresyon da bunun doğal sonucuydu. Çok iyi bir sağlık sigortası vardı. Bir psikoterapist kendisiyle iki yıl boyunca haftada bir görüşmüş olabilir ve sigorta da tüm faturayı ödeyebilirdi. Bizim faturamız ise iki büro telefonu ve 3 C vitamini seviyesi içeriyordu. Ancak şirket ödeme yapmayı reddetti çünkü protokol gereği C vitamininin depresyonla yakında uzaktan ilgisi yoktu. Eğer depresyonda iseniz, C vitamini dikkate almaya değer.
İki bölge sağlık merkezinde yapılan çalışmada depresyon tanısıyla başvuranların %30’unda düşük plazma C vitamini düzeyi görüldü. Aslında bu çalışmayı biz pek çok yıl önce yapmıştık ve depresyonda bulunan 100 kişiyi alıp test yapmadan hepsine C vitamini verdiğinizde %30’u daha iyi hissetmeye başlıyordu. İstatistiki olarak bu plasebo seviyesini altında olmalı. Bu nedenle burada %30’u kalan kısımdan ayırmak gerekmekte ki bu sayede C vitaminince yetersiz olanlar vitamin takviyesine daha açık şekilde yanıt verebilecektir.
Tabi ki insanlar yalnızca C vitamini ile yaşamazlar. Tek bir iz elementin yetersizliği nedeniyle depresyona girmek mümkündür. Aşağıdakiler, bu sorunlu yaşayan bir kişinin ses kaydından:
“Daha fazla çöküyordum. Temmuz sonunda iki torunum olacaktı ve ben onları görmek istemiyordum. Bu, bir büyükanne için hayli tuhaf bir durum. Çocuklarıma onların çocukları için yardım edemeyeceğimi biliyordum. Öğretmenlik yapmam gerekiyordu. Bu gelire ihtiyacımız vardı. Hiç uyumuyordum ve öğrencilerim için hiç endişelenmiyordum. Öğrenme güçlüğü çeken çocuklara öğretmenlik yapıyorum. İşimi seviyorum. Yalnızca kendimi havamda hissetmiyordum ve bir şeylerin yanlış olduğunu görüyordum.
“Hipnozu denedim ve hiç yararını görmedim. Birçok psikiyatriste gittim. Aldığım ilaçların oluşturması gerekenin tam tersi tepki gösterdim. Bir psikiyatrist beni bu merkeze yönlendirmeyi akıl edecek kadar bilgi sahibiydi.
“Bu basit bir depresyon değildi. Bu, hayatı idame ettirme, ailemin keyfini çıkarma güçlüğüydü. Dışarı yemeğe çıkamazdık çünkü pek çok besine alerjim vardı.
Hayatımı değiştiren şey, merkezi geri aramam ve kendimi hala iyi hissetmediğimi söylemem oldu. Bana sıvı çinkoyu iki kat verme kararı aldılar. Dr. Riordan nasıl almam gerektiğini tarif etti. Bolca değil de bir yudumcuk suyla içtim. İki gün içinde kocam yeni bir karısı olduğunu ve onunla başa çıkıp çıkamayacağını bilmediğini söyledi.
“Ağır bir depresyon içinde olan kızımı da buraya getirdik ve yardım göreceğini biliyoruz. Benim ihtiyaç duyduğum besinlerin bazılarına onun da gereksinimi var ama o çinko yetersizliği çekmiyor. Hepimiz iki torun için son derece sevinçliyiz. Hatta öğrencilerimle bile daha iyi uğraşmaya başladım.”
Bu parçada dikkat çekilen birkaç önemli nokta var. Biri ne olup bittiğini ölçmeye dair. Eğer 100 depresyon hastasına çinko verirseniz, bunlardan 99’u bunun yararını görmeyecektir. Bu kişinin durumunda çinko, onun temel ihtiyacı idi. Neyin eksik olduğunu ve düzeltilmesi gerektiğini görmek için bireysel biyokimyaya bakmak çok önemlidir. Bu kişinin ilk çinko ölçümü yeterli değildi ve başlangıç çinko dozumuz, olması gereken seviyeye çıkarmaya yeterli olmadı. Çinkoyu arttırmak (parçanın bu kısmı yok, muhtemelen “semptomları ortadan kaldırdı gibi bir şeydir, çeviren).
Çinkonun yalnızca beyinde en az 100 enzim sisteminde rol aldığını aklınızdan çıkarmayınız (Anadolu topraklarının çinko bakımından yetersiz olduğunu ve bizlerin çoğunun da çinko yetersizliği çektiğini de siz çıkarmayın, çeviren).Bu nedenle çok önemli bir iz elementtir. Tabi tek önemli olan değildir ama beyin dokusu çalışması düzgün olmadığında bakılmaya değer olan bir tanedir (bugüne kadar gördüğüm 5 psikiyatristten hiçbiri çinkoma baktırmadı, çeviren).
Serotonin ruh halini iyileştirmeye ve rahatlamayı sağlamaya hizmet eder. Eğer serotonin üzerinde bir çalışma yapacaksanız, 24 saat boyunca idrar almanız gerekir. Laboratuar, avakado, ananas, patlıcan ve bazı cevizlerin serotonin seviyenizi yükselteceğini ve böylece de depresif iseniz kendinizi daha hissedeceğinizi söyleyecektir.
Bir İngiliz çalışmasında şeker ve alkol “duygu bozucular” olarak adlandırılmaktadır. Aynı çalışmada, su, sebzeler, meyveler ve balık da “duygu düzelticiler” olarak değerlendirilmiştir. Aslında araştırmacılar, suyun, kendini iyi hissetmek isteyenler için bir numara olduğunu söylemişti. Yaşlandıkça, .aşımıza gelen bir sorun, dehidrasyondur. Gençken hücre içi ve hücre dışı su oranı 1.2’ye 1’dir. Hücre içinde, dışarıdakinden daha çok su vardır. 60 yaşına geldiğimizde bu oran 0.8’e 1’e iner. Yeterli su içseniz bile sürekli dehidrasyona maruz kalırsınız. Bu nedenle amaç yeterli miktarda su tüketmektir.
Depresif bozukluğun dünyada görülme sıklığı değişiklik göstermektedir. Japonya, Kore gibi en düşük orana, %2’ye sahiptir. Tayvan’da %3, ABD’de %7, Yeni Zelanda’da %11 ve Fransa’da %16’dır. Kişilerin beslenmeyle ilgili tercihlerinin depresif olup olmadıklarıyla ilgisi var gibi görünmektedir. Japonlar ve Koreliler balık yer. Balık yağındaki omega-3 yağ asidi duygu durumunu iyileştirici yönde beyin kimyasallarını etkiler. Tabi ki eğer ne seviyede olduğunuzu görmek için yağ asitlerinize baktırabilirsiniz. Eğer beyin iyi çalışmıyorsa onu ihtiyaç duyduğu ile besleyin.
Çoğu insan yediklerini nasıl hissettikleriyle ilgili olduğun kabul etmez. Bazı gıdalara olan genel tepkinin yanında bir takım gıda maddelerine olan olumsuz tepkiler de depresyona yol açabilir. Merkezimiz olumsuz gıda tepkilerini ölçmek için sitotoksik testler kullanmaktadır. Bu, düşünce bulanıklığı veya düşünce bozukluğu olan kişiler için yararlıdır. Test, kandan akyuvarların ayrılması ve muhtelif gıda antijenleriyle karıştırılması suretiyle yapılır. Eğer beyaz kan hücreleri sağlıklı ve mutluysa gıda temizdir. Eğer hücreler ölüyorsa, o zaman sitotoksik testiniz pozitif olur. Sitotoksik gıdaları sınırlamak beyin fonksiyonlarını iyileştirebilir.
Nörotransmiterler, kandan ve idrardan ölçülebilen amino asitlerden üretilir. Anormal amino asitler beslenme yoluyla düzeltilebilir ve beyin ve nörotransmiter işlevleri iyileştirilebilir. Her hücrenin duvarında yer alan yağ asitlerinden yeterli miktarda alınması, duygu durumunda sabitleyici etki yapabilir. Hücreler, birbirleriyle duvarlarındaki yağ asitleri aracılığıyla konuşur.
Yetersiz tiroid fonksiyonu depresyona yol açabilir. Standart bir tiroid testi, TSH ve T4 ölçümü yaptırabilirsiniz. Biz hücreye giren aktif hormon olan T3’ün ölçümünü yapıyoruz.
Düşük testosteron gibi hormonel değişimlerin depresyonu etkilediğin görülmüştür. Aynı şey kadın hormonel dengesizlikleri için de geçerlidir.
Tatsız hayat olaylarına verilen kısa süreli depresif tepki normaldir ve antidepresan gerektirmez. Kültürümüzde sanki hep mutlu hissetmek zorundaymışız gibi bir algılama var. Belli bazı şeyler yaşadığınızda depresif hissetmeniz gerekmektedir. Eğer bu kısa dönemli bir şey ise, genellikle müdahale gerektirmez.
Depresif olanların, olmayanlara göre daha az derin soludukları görülmüştür. Derin nefes alarak stres atabilirsiniz. Beş derin nefes alın ve altıya sayana kadar içinizde tutun. Bunu günde dört kere tekrarlayın. Bu gerilimi azaltır. İki tip sinir sistemimiz vardır, merkezi sinir sistemi ve otonom sinir sistemi. Gün boyunca gelip geçen şeylerle geriliriz ve otonom sinir sistemi de bizimle gerilir. Bu bir mandalı sıkmak gibidir. Beş derin nefes almak, mandalı gevşetecektir.
Egzersizin depresyonu ortadan kaldırmada etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. Wisconsin Üniversitesi’nde, depresif insanların gruplar halinde koşmasının, katılımcıların %85’inde depresyonu azalttığını gösteren çalışmalar vardır.
Bir psikolog hepimizin aynı çekiçle dövüldüğünü söylemiş ve ilginç bir tespitte bulunmuştu. “Birisi üç bebek yapmış, biri porselenden, biri plastikten ve diğeri de çelikten. Eğer her üçüne de aynı çekiçle vurursanız, porselen olan dağılır, plastik oyulur ve çelik olan da müzik sesi çıkarır.” Yani çekiç değil, sizin neden yapıldığınız önemlidir.
İyi beslenin, su için ve besin maddesi seviyelerinize baktırın. Çelik bebek gibi olacaksınız.
http://www.orthomolecular.org/
Depresyon her yıl 17-19 milyon Amerikalı yetişkini etkilemektedir. Biz merkezimizde depresyona biraz farklı bir açıdan yaklaşıyoruz.
Tek bir iz elementin yetersizliği nedeniyle depresyona girmek mümkündür.
En azından birkaç yıl öncesine kadar, tüm tıp kitaplarının, C vitamini eksikliğinin en yaygın etkisinin depresyon olduğunu yazdığını biliyor muydunuz? Ama ne yazık ki C vitamini düzeyimize bakan bir psikiyatriste pek rastlayamayız.
Birkaç yıl önce, öğretmen olan bir kadın hastam vardı ve ağır şekilde depresyondaydı. Merkezimize gelmeden önce 3 yıl boyunca psikoterapi almıştı. Ağır bir bitkinlik içindeydi ve gündelik etkinliğini sürdüremeyecek durumdaydı. Testlerimiz vücudunda neredeyse hiç C vitamini olmadığını gösterdi ve kendisine standartlarımıza göre pek fazla sayılmayacak olan, günlük 500 mg C vitamini verdik.
Birkaç hafta içinde bir mucize gerçekleştiği düşüncesindeydi, Ancak olay mucize filan değildi. Sadece C vitamini yetersizliği çekiyordu ve depresyon da bunun doğal sonucuydu. Çok iyi bir sağlık sigortası vardı. Bir psikoterapist kendisiyle iki yıl boyunca haftada bir görüşmüş olabilir ve sigorta da tüm faturayı ödeyebilirdi. Bizim faturamız ise iki büro telefonu ve 3 C vitamini seviyesi içeriyordu. Ancak şirket ödeme yapmayı reddetti çünkü protokol gereği C vitamininin depresyonla yakında uzaktan ilgisi yoktu. Eğer depresyonda iseniz, C vitamini dikkate almaya değer.
İki bölge sağlık merkezinde yapılan çalışmada depresyon tanısıyla başvuranların %30’unda düşük plazma C vitamini düzeyi görüldü. Aslında bu çalışmayı biz pek çok yıl önce yapmıştık ve depresyonda bulunan 100 kişiyi alıp test yapmadan hepsine C vitamini verdiğinizde %30’u daha iyi hissetmeye başlıyordu. İstatistiki olarak bu plasebo seviyesini altında olmalı. Bu nedenle burada %30’u kalan kısımdan ayırmak gerekmekte ki bu sayede C vitaminince yetersiz olanlar vitamin takviyesine daha açık şekilde yanıt verebilecektir.
Tabi ki insanlar yalnızca C vitamini ile yaşamazlar. Tek bir iz elementin yetersizliği nedeniyle depresyona girmek mümkündür. Aşağıdakiler, bu sorunlu yaşayan bir kişinin ses kaydından:
“Daha fazla çöküyordum. Temmuz sonunda iki torunum olacaktı ve ben onları görmek istemiyordum. Bu, bir büyükanne için hayli tuhaf bir durum. Çocuklarıma onların çocukları için yardım edemeyeceğimi biliyordum. Öğretmenlik yapmam gerekiyordu. Bu gelire ihtiyacımız vardı. Hiç uyumuyordum ve öğrencilerim için hiç endişelenmiyordum. Öğrenme güçlüğü çeken çocuklara öğretmenlik yapıyorum. İşimi seviyorum. Yalnızca kendimi havamda hissetmiyordum ve bir şeylerin yanlış olduğunu görüyordum.
“Hipnozu denedim ve hiç yararını görmedim. Birçok psikiyatriste gittim. Aldığım ilaçların oluşturması gerekenin tam tersi tepki gösterdim. Bir psikiyatrist beni bu merkeze yönlendirmeyi akıl edecek kadar bilgi sahibiydi.
“Bu basit bir depresyon değildi. Bu, hayatı idame ettirme, ailemin keyfini çıkarma güçlüğüydü. Dışarı yemeğe çıkamazdık çünkü pek çok besine alerjim vardı.
Hayatımı değiştiren şey, merkezi geri aramam ve kendimi hala iyi hissetmediğimi söylemem oldu. Bana sıvı çinkoyu iki kat verme kararı aldılar. Dr. Riordan nasıl almam gerektiğini tarif etti. Bolca değil de bir yudumcuk suyla içtim. İki gün içinde kocam yeni bir karısı olduğunu ve onunla başa çıkıp çıkamayacağını bilmediğini söyledi.
“Ağır bir depresyon içinde olan kızımı da buraya getirdik ve yardım göreceğini biliyoruz. Benim ihtiyaç duyduğum besinlerin bazılarına onun da gereksinimi var ama o çinko yetersizliği çekmiyor. Hepimiz iki torun için son derece sevinçliyiz. Hatta öğrencilerimle bile daha iyi uğraşmaya başladım.”
Bu parçada dikkat çekilen birkaç önemli nokta var. Biri ne olup bittiğini ölçmeye dair. Eğer 100 depresyon hastasına çinko verirseniz, bunlardan 99’u bunun yararını görmeyecektir. Bu kişinin durumunda çinko, onun temel ihtiyacı idi. Neyin eksik olduğunu ve düzeltilmesi gerektiğini görmek için bireysel biyokimyaya bakmak çok önemlidir. Bu kişinin ilk çinko ölçümü yeterli değildi ve başlangıç çinko dozumuz, olması gereken seviyeye çıkarmaya yeterli olmadı. Çinkoyu arttırmak (parçanın bu kısmı yok, muhtemelen “semptomları ortadan kaldırdı gibi bir şeydir, çeviren).
Çinkonun yalnızca beyinde en az 100 enzim sisteminde rol aldığını aklınızdan çıkarmayınız (Anadolu topraklarının çinko bakımından yetersiz olduğunu ve bizlerin çoğunun da çinko yetersizliği çektiğini de siz çıkarmayın, çeviren).Bu nedenle çok önemli bir iz elementtir. Tabi tek önemli olan değildir ama beyin dokusu çalışması düzgün olmadığında bakılmaya değer olan bir tanedir (bugüne kadar gördüğüm 5 psikiyatristten hiçbiri çinkoma baktırmadı, çeviren).
Serotonin ruh halini iyileştirmeye ve rahatlamayı sağlamaya hizmet eder. Eğer serotonin üzerinde bir çalışma yapacaksanız, 24 saat boyunca idrar almanız gerekir. Laboratuar, avakado, ananas, patlıcan ve bazı cevizlerin serotonin seviyenizi yükselteceğini ve böylece de depresif iseniz kendinizi daha hissedeceğinizi söyleyecektir.
Bir İngiliz çalışmasında şeker ve alkol “duygu bozucular” olarak adlandırılmaktadır. Aynı çalışmada, su, sebzeler, meyveler ve balık da “duygu düzelticiler” olarak değerlendirilmiştir. Aslında araştırmacılar, suyun, kendini iyi hissetmek isteyenler için bir numara olduğunu söylemişti. Yaşlandıkça, .aşımıza gelen bir sorun, dehidrasyondur. Gençken hücre içi ve hücre dışı su oranı 1.2’ye 1’dir. Hücre içinde, dışarıdakinden daha çok su vardır. 60 yaşına geldiğimizde bu oran 0.8’e 1’e iner. Yeterli su içseniz bile sürekli dehidrasyona maruz kalırsınız. Bu nedenle amaç yeterli miktarda su tüketmektir.
Depresif bozukluğun dünyada görülme sıklığı değişiklik göstermektedir. Japonya, Kore gibi en düşük orana, %2’ye sahiptir. Tayvan’da %3, ABD’de %7, Yeni Zelanda’da %11 ve Fransa’da %16’dır. Kişilerin beslenmeyle ilgili tercihlerinin depresif olup olmadıklarıyla ilgisi var gibi görünmektedir. Japonlar ve Koreliler balık yer. Balık yağındaki omega-3 yağ asidi duygu durumunu iyileştirici yönde beyin kimyasallarını etkiler. Tabi ki eğer ne seviyede olduğunuzu görmek için yağ asitlerinize baktırabilirsiniz. Eğer beyin iyi çalışmıyorsa onu ihtiyaç duyduğu ile besleyin.
Çoğu insan yediklerini nasıl hissettikleriyle ilgili olduğun kabul etmez. Bazı gıdalara olan genel tepkinin yanında bir takım gıda maddelerine olan olumsuz tepkiler de depresyona yol açabilir. Merkezimiz olumsuz gıda tepkilerini ölçmek için sitotoksik testler kullanmaktadır. Bu, düşünce bulanıklığı veya düşünce bozukluğu olan kişiler için yararlıdır. Test, kandan akyuvarların ayrılması ve muhtelif gıda antijenleriyle karıştırılması suretiyle yapılır. Eğer beyaz kan hücreleri sağlıklı ve mutluysa gıda temizdir. Eğer hücreler ölüyorsa, o zaman sitotoksik testiniz pozitif olur. Sitotoksik gıdaları sınırlamak beyin fonksiyonlarını iyileştirebilir.
Nörotransmiterler, kandan ve idrardan ölçülebilen amino asitlerden üretilir. Anormal amino asitler beslenme yoluyla düzeltilebilir ve beyin ve nörotransmiter işlevleri iyileştirilebilir. Her hücrenin duvarında yer alan yağ asitlerinden yeterli miktarda alınması, duygu durumunda sabitleyici etki yapabilir. Hücreler, birbirleriyle duvarlarındaki yağ asitleri aracılığıyla konuşur.
Yetersiz tiroid fonksiyonu depresyona yol açabilir. Standart bir tiroid testi, TSH ve T4 ölçümü yaptırabilirsiniz. Biz hücreye giren aktif hormon olan T3’ün ölçümünü yapıyoruz.
Düşük testosteron gibi hormonel değişimlerin depresyonu etkilediğin görülmüştür. Aynı şey kadın hormonel dengesizlikleri için de geçerlidir.
Tatsız hayat olaylarına verilen kısa süreli depresif tepki normaldir ve antidepresan gerektirmez. Kültürümüzde sanki hep mutlu hissetmek zorundaymışız gibi bir algılama var. Belli bazı şeyler yaşadığınızda depresif hissetmeniz gerekmektedir. Eğer bu kısa dönemli bir şey ise, genellikle müdahale gerektirmez.
Depresif olanların, olmayanlara göre daha az derin soludukları görülmüştür. Derin nefes alarak stres atabilirsiniz. Beş derin nefes alın ve altıya sayana kadar içinizde tutun. Bunu günde dört kere tekrarlayın. Bu gerilimi azaltır. İki tip sinir sistemimiz vardır, merkezi sinir sistemi ve otonom sinir sistemi. Gün boyunca gelip geçen şeylerle geriliriz ve otonom sinir sistemi de bizimle gerilir. Bu bir mandalı sıkmak gibidir. Beş derin nefes almak, mandalı gevşetecektir.
Egzersizin depresyonu ortadan kaldırmada etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. Wisconsin Üniversitesi’nde, depresif insanların gruplar halinde koşmasının, katılımcıların %85’inde depresyonu azalttığını gösteren çalışmalar vardır.
Bir psikolog hepimizin aynı çekiçle dövüldüğünü söylemiş ve ilginç bir tespitte bulunmuştu. “Birisi üç bebek yapmış, biri porselenden, biri plastikten ve diğeri de çelikten. Eğer her üçüne de aynı çekiçle vurursanız, porselen olan dağılır, plastik oyulur ve çelik olan da müzik sesi çıkarır.” Yani çekiç değil, sizin neden yapıldığınız önemlidir.
İyi beslenin, su için ve besin maddesi seviyelerinize baktırın. Çelik bebek gibi olacaksınız.
http://www.orthomolecular.org/