PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : şiir Köşesi



Sayfa : 1 2 [3]

dilaradila
14-06-2012, 07:06 PM
Kavuşursak biteriz biz,
Biz mutlu sonlar katiliyiz.
Kavuşursak biteriz biz.
Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz.
Herkesin bildiği bir aşk,
Herkesin attığı bir imza
Herkes gibi değiliz biz.
Belki biraz serseri,
Belki biraz deliyiz,
Ama kavuşursak biteriz biz.
Pervane böceğinin mum alevine sevdası
Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz
Yanar ama Su içmeyiz
Etrafında döer, ateşle dansederiz.
Bize kimseden zarar gelmez,
Biz zararı ancak kendi kendimize veririz.
Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.
Biz artık biz değiliz.
Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde
Ama bedenen kavuşursak biteriz biz.
Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
Onu bilir, onu söyleriz,
Kavuşursak biteriz biz.
İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz,
Dokunursak kanar ellerimiz.
Kimselere söylemez gizli gizli severiz
Ama kavuşursak biteriz biz.
Bir kor var içimizde yanan,
Onu küllendiremeyiz.
Kimselere söylemez gizli gizli severiz
Ama kavuşursak biteriz biz.
Bir kor var içimizde yanan,
Onu küllendiremeyiz.
İstedeğimiz zaman gelip,
İstediğimizde gidemeyiz.
Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.
Ne bir filmdeki mutlu son,
Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.
Sadece özlemle severiz,
Ve kavuşursak biteriz biz.
Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.
Artık her aşk her ağızda sakız.
Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız.
Belki ayrı şehirlerdeyiz,
Ama her gece aynı mehtapta buluşur,
Yağmur yağarsa, çıkar,
Aynı yağmurun altında ıslanırız.
Bu aşkı ancak biz biliriz.
Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar,
Mektupları suya yazarız.
Biz belki ayrıyız,
Ama her Gün aynı geceyi sabahlarız.
Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
Onu bilir onu söyleriz.
Kavuşursak biteriz biz.

anduril
28-06-2012, 03:31 AM
I Never Knew

I never knew how bad it was;
I heard it did exist.
I was appalled at this crime
That robbed youth
Of their "special" time.

I never knew how bad it hurt;
The bruises and scars aren't seen.
And why somewhere along lifes way,
The brutality of abuse
Has made you pay.

I never knew how you felt;
Your self-esteem so low.
I only knew you crept away,
And never let your feelings show.

I never knew what I could do;
That I could help some how.
That all you needed was a friend,
Someone to be your pal.

But, now I know that I can help;
I can make a difference too.
I'll stand with you; I'll shout with you,
And the rest can't say, "I never knew."

~ Cindy M Adams ~


Hiç Bilmiyordum

Bu kadar kötü birşey olduğunu hiç bilmiyordum
Var olduğunu bilsem de.
Çocukların 'en güzel'
Günlerini çalan
Bu suçtan dehşete düştüm.

Ne kadar can yaktığını hiç bilmiyordum;
Yara izleri, morluklar değildi yalnızca görünen.
Ve neden istismarın çılgınlığı
Sana ödetiyordu
Her şeyin bedelini.

Neler hissettiğini hiç bilmiyordum.
Benlik saygısından ne denli yoksun olduğunu.
Yalnızca her şeyden ürktüğünde bildiğim,
Ve duygularını hiç belli etmediğin.

Ne yapacağımı hiç bilmiyordum.
Belki bir yardımım olurdu.
Gereksinim duyduğun tek şey bir dosttu;
Yakın bir dost.

Şimdi sana nasıl yardım edeceğimi biliyorum;
Yaşamında bir fark yaratacağımı da.
Seninle göğüs gereceğim; seninle haykıracağım.
O zaman başkaları hiç bilmiyordum diyemeyecek.

Cindy M. Adams

protagonist
04-07-2012, 09:55 PM
SEVGİLERDE


Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil
Zaman hızla geçiyor... Kalmasın sevgiler kalplerde, çiçekler ellerde, zamanlar bir başına bomboş biryerlerde...

Deli Ruzgar
04-07-2012, 10:00 PM
Simsiyah gecenin ortasinda cikmaz sokaklarin koselerinde caresizce oturup aglamak..
Goz yaslarini disa vuramadigindan sessizce icine akitmak..
Kosmadan yorulmak.. icten ice haykirmak..
Yorgun dusup bosluga dusmek..
tutunamamak.. dayanamamak..
herseyini bir anda kaybetmek..
yenik dusmek..
bunlari okudugunda ilk aklina gelen hayat iyse..
yasamak iyle olum arasinda kalmaksa...
biliyorum.. sende yalnizsin..
caresizsin.. bitkinsin..
sahte gulumsemeler paylasmaktasin..
yok olup gitmektesin kimse cigliliklarini duymamakta..
sahte guluslerin arkasinda saklanan yalanlar arasinda dogruyu arayan yalniz
kahramansin.. kimligi gizli.. gozlerini ruhunun aynasi yapan gercek bir insansin..
Ey insan susma pes etme sende bizdensin..!
__________________________________________________ ____________

"Zaman" en buyuk ilaç derler..
O'na siginir aci cekenler..
Benim ilacim Zehirmiydide "Zaman" herseyimi caldi..?
Bu sonmek bilmeyen ate$ neyin bedeli iydi.? Gecmisin karanligin kaybolmus gencligim..
Ate$imin dumaninda bogulan gelecegim.. Gun yuzu gormeyen $u anim..
Neyin acisini cekiyor $u cikmak bilmeyen canim.. "Zaman'mi$" ilacim..
Hani neden bitmek bilmiyor ozaman yillardir suren sancim.? $erefsizlerin..
Namu$suzlarin esiri su yalan dunya.. Sana'dir en buyuk Ah'im..
Dondugunu bilirdimde boylesine donek olmani beklemez'dim.. Zenginleri konustur..
Fakirleri sustur.. Sen istedigin kadar paranin pesinde ko$tur..
ASLA boyun eymicem ne sana nede "zamana".. Cigliklarim yaradana.. Al artik beni'de yanina..!!
__________________________________________________ ___________________________
Bana ayit.

dogalfelaket
05-07-2012, 11:04 AM
1926
Sevişmek Yok

Ben sana aittim,
O kadar naif o kadar tutkulu bir günün içinde asıyorum ki suratımı, tüm öfkemin senin yüzünden kanadığı kanaatindeyim.
Canım hiç bir şey yapmak istemiyor, mutluluk papatya fallarının sonuna benziyor.
’Hep sevmiyor.
Gene gene gene…
Hep yalnız...
Hep çaresiz.
Ve âşık...
Rüzgârın sesini dinle, ellerim tenine teğet geçerken uslanmazlığımın nedeni duyumsayacaksın...
Farjat bu kez yalnızca kemanı ağlatmayacak.
Galiba; kaderim kinimin külliyatı.

Ağladın ve öptüm..
Ağladım kördün…

Masalların hüsranı ile süslendi sonrası.
Sonra yaptığım hiç bir şeyde anlam aramadım
İzlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda ve gözyaşımda yalnızca sen vardın.
Yalnızdım.

Filmler bile bunu konuşuyor.
Anlamadın mı hala?
Birini öpmeden yani biri ile sevişmeden de âşık olabilirsin.
Bırak artık şu yatak odalarındaki loş ışıkların cazibesini.
Bırakamıyorsan ‘aşk deme olanlara.
Kirletme dokunmadan sevişenleri.
Bizleri.
Beni.
Üzgünüm
Öpmeyeceğim seni.

"emrahsaglam"

zeratul
05-07-2012, 04:49 PM
15 kişiye saldırdım
vurdum vurdum saymadım
yere düştüm yılmadım
yumruk yedim caymadım
tek başıma savaştım
hepsini yerden topladım.

SeLf_ConTRoL
09-08-2012, 04:40 AM
Gecenin ardına saklanmış kadın

Gün değil gecenin ardına
Saklanmış dön bak o kadına
Ağlıyor yalvarıyor Allahına
Her günü öncekinden berbat
Böylemi yaşanır hayat
Sevinci neşesi bayat
Uzun zaman oldu gülümsemeyeli
Kalbi daha hassas oldu sevmeyeli sevilmeyeli
Bir tanısan bir fırsat versen
Var öpülecek bir eli
Gün değil gecenin ardına
Sığınmış akşamın karanlığına
O da istemez bak böylesi yaşamak
Hasret gündüzün aydınlığına
Kara işler çevirir birileri
Ölüm gibi soğutur dirileri
Birikmiştir içlerinde kinleri
Yoktur imanları ve dinleri
Soğuk vurur kadının yüzüne
Hıçkırıklar karışır elbet sözüne
Dinlemezse talimatları
Kezzap bile atılır yüzüne
Gün değil gecenin ardına
Muhtaç o birinin gardına
Saklanmış bakın şu kadına
Varmak isteyen şerefsiz çok tadına
Saçları havalı makyajlı boyalı
Uzun zaman olmuş doğru dürüst doyalı
Hayatı kararmış kendini adam yerine koyalı
Zannetmiş hayat gülümser insana
Gecenin pırıltısı karartmış gözünü
Dinlemiş adi insanların sözünü
Gençlik deneyimsizlik
Düpedüz beyinsizlik
Ama geçmişin hatasını
Telafi etmek ister teker teker
Artık yüzünde izler
Yüreğindekiler bin beter
İfadesi buruk sürekli bir keder
Sürüklemiş buralara onu kader
Böyle bir yaşamı kim çeker
Bedelini ödemiş binlerce kez
Hatasının
Nedenini öğrenmiş binlerce kez
Hatasının
Sonuna gelmiş yolun
İfadesiz kalmış ruhu
Boş bir enjektör
Az önce zerk edilmiş kanına
Yaklaşmayın yanına
Çok geç varılır öldüğünün farkına
Bir kurban daha takıldı
Pis işlerin çarkına..

(21/12/2006 HAN DANCA)

Han Danca

Kimene
15-08-2012, 02:39 PM
Düşerken o patika yolların uçurumlarımdan
Ayağım tökezledi ve sana çarptım.
Saçların savruldu gözlerimin önüne.

İlanen duyurulur,
Bu bir kayıp kimlik beyanıdır.
Kırılgan aşkları, darağacında sallandırdım,
Aşkına ayırdım sol yanımı.
Sana bırakmak istedim adamlığımı.
Çat kapı girdin içime…
K’adın adın karalanıyor yüzüme.

Suyun üstünde, yüzüme yansıyan,
Kirli sakallı bir adamın öyküsü.
Saçma sapan sözcüklerle budanmış ömrümün mutlulukları.
Saçma sapan bitecek bu şiir!
Saçma sapan ölecek şair.

Çok dolu yaşamanın bir anlamı yok.
Seni yaşamaktan geçiyor hayatı anlamanın yolu.

Karşımdasın; gözlerimin içinde…
Ya da ömrümdesin
Hayatın merkezinde!
Çeker gider misin sende,
Merkezimden kaçıp cehennemin yedi dibine?

Eksikliğimin ardında ellerime bulaşan deniz yosunları,
Gözlerimin altından seyre dalan hayallerim
Duruşunu heykel kılmak için yetersiz.
Mabedimsin bil istedim.

Mutluyum.
Dudaklarım tonlarca yanağa dokunur.
Huzurum öbür dünyadan duyulur.
Teşekkür ederim.
Gene her zaman ki gibi; gelmen gerektiği gibi geldin.

Hoş geldin.
Arkamdan önüme doğru yeni yeni umutlar aradığımda, gözlerindeki en hoş şeyi kazıyorum aklıma.
“hoş gelişini”.
Nerden geldin?
Nasıl geldin?
Sus konuşma.
Asla izin vermeyeceğim gelişinin gidişine!
İlgilenmiyorum geçmişinle.

Bir tek sana , sana layık biri olabilmek ilgilendiriyor beni
Bu son durak.
Beklenen son otobüs.

Yüreğimin duvarına çeltik çeltik kazındı…
Efkârımı sarıp sarmaladığım gecelerin en sessiz yerlerinde, şarabıma meze olan tek şey
“keşke sana değer olabilseydim”.
Bunu hissettim daima içtim ve içtim…
Kendimden geçtim,
Dünyadan geçtim,
Ölümü seçtim!
Çok denedim.
Senden vazgeçemedim!

Sana layık değilim.
Gitmelisin.
Gerçekten çok özür dilerim.
Bunu ben istemedim.

ALINTIDIR
Emrah Saglam

Per''Dead''Ohlin
16-08-2012, 05:55 AM
Deniz sahilinde yürümek bana seni anlatıyor
Sana olan sonsuz sevgimi,özlemim aklıma düşüyor
Seni özlemeyi bile seviyorum,çünkü sonunda bitiyor
Sen yanıma geliyorsun içim huzurla doluyor

Gökyüzünün altında yatmak bana seni hatırlatıyor
Yıldızlardan üstüne yorgan yaptığım zamanı,bana seni anlatıyor
Sıkısıkıya örtüyorum üstünü,melekler fısıldıyor
Unutma ! O gözler senin için parlıyor

Ufak bir ev bana seni anımsatıyor
Sana olan sıcak aşkımı,sevgimi anlatıyor
Hayaller kuruyorum,çocuklarımız torunlarımız oluyor
Yaşlı bir çift olarak eleleyiz,yaşam bize gülüyor

Bir uçurtma bana seni hatırlatıyor
Gökler bir meleğin uçusundan bahsediyor
Kanadından kopan bir tüy için savaşıyor
O melek kanatlarıyla ve ışıltısıyla bana yaklaşıyor

Bir lunapark bana seni hatırlatıyor
İçindeki kahkaları her zaman içimi ısıtıyor
Tıpkı senin gibi karşıma masum melekler çıkıyor
Ellerine bir pamuk şeker bana doğru koşuyor

Karşıma bir melek çıkıyor
Adını hafifce kulağıma fısıldıyor
Elimden tutup beni cennete uçuruyor
Cennet tam önümde bizi bekliyor

Cennet bana seni hatırlatıyor
Yemyeşil bahçelerinde huzur seni çağrıştırıyor
Adın Eloa,gözyaşından doğmuş bir melek
Seni unutmuyor bu yürek

Melek bana seni hatırlatıyor
Senin gözlerini senin sevgini söylüyor
Biliyorum o melek beni seviyor
Ve kalbim o melek için iki heceyle atıyor..

Eğer bu rüyaysa uyanmak en büyük günah..
Eğer bu hayatsa ölmek en büyük günah..
Eğer bu ölümse dirilmek en büyük günah..
Eğer bu cennetse cehennem en büyük günah..
Eğer bu melekse şeytan en büyük günah..
Eğer bu uçmaksa yürümek en büyük günah..
Eğer bu susuzluksa susamak en büyük günah..
Eğer bu yeşil bir bahçeyse çöl en büyük günah..
Eğer bu aydınlıksa karanlık en büyük günah..
Eğer bu aşksa işte o en büyük sevap !

''My Sweet Eloa,My Little Angel''
La Belleza Adictiva

SeLf_ConTRoL
17-08-2012, 02:19 AM
http://d1208.hizliresim.com/10/k/bz6k9.png (http://bit.ly/c25MCx)

BU VATAN KiMiN
Bu vatan topragın kara bağrında,
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir!...

Tutuşup kül olan ocaklarından,
şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gazâ bayraklarından,
Alnına ışıklar vuranlarındır!...

Ardına bakmadan yollara düşen
Huduttan hududa yol bulup koşan,
şimşek gibi çakan, sel gibi çoşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır!...

ileri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine, girercesine
şu kara toprağa girenlerindir!...

Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir!...

Gökyay'ım ne desen ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir!...

ORHAN FAiK GÖKYAY

Per''Dead''Ohlin
19-08-2012, 08:46 PM
Biliyor musun bitanem burada günlerdir yıldızlar ışık saçmıyor
Günlerdir burada gökyüzü simsiyah
Nedenini sordum yıldızlara
Gözlerinin ışıltısından utanıp görünemediklerini söylediler
Nedenini sordum gökyüzüne
Yanakların kadar güzel olamadığı için saklandığını söyledi
Meleklere artık beni neden ziyaret etmediklerini sordum
Senin nuruna yaklaşamadıkları için gelmediklerini söylediler
Yağmura artık neden yağmadığını sordum
Senin gözlerini ıslatmaya cesareti olmadığını söyledi
Güneşe artık neden doğmadığını sordum
Işıltınla zaten seni aydınlatıyor dedi
Yollara neden beni hep aynı yolda götürdüklerini sordum
Her yolun sana çıktığını söylediler
Ağaçlara neden yaprak dökmediklerini sordum
Dökülen her yaprağın gözyaşlarını anımsattıklarını,gözünden yaş akmasından korktuklarını söylediler
Güllere artık neden kokmadıklarını sordum
Hiçbir gülün senin kadar güzel kokmayacağını söylediler
Kardelene artık neden açmadığını sordum
Senin çaban yanında bir anlamı olmadığını söyledi
Kalbime artık neden sürekli attığını sordum
Durursam onu kaybederim dedi

Kimene
22-08-2012, 02:28 PM
Bu kadar küçük değil yürüdüğüm yollar
Deniz gezmemiş bir adam değilim
Milattan önce yazıldın alnıma
622′de parladın gökyüzünde

Sonra Nazım’ı da gördüm, Evren’i de
Hatta Erdal Eren’e yapılanları da bilirim
Çok zaman sinirleniyorum
Çok zaman ağlıyorum
Ve çokça ünlem koyuyorum cümlelerimin sonuna
Başımda, sonumda, aklımdasın ve ruhumda

Aşklar şatosunun bir köşesinde kimsesizliğine komşuyum
Gözlerimden dökülenler feryadımı anlatmaz mı?
Kimsesizliğinden kimsesizliğimi alıp gitme

İki dünya savaşına da şahit olduk
Bir üçüncüsüne sebep olma
İçimde öyle güzelsin ki
Bitme…
İşte öyle…

"Emrah Saglam"

klane
22-08-2012, 03:24 PM
tırmanıyorum geceden daha karanlık bi renkte alev alev yanan saçlarından.yakmıyor alevlerin beni ruhuma kanat oluyor.gezdiriyor beni tutkular evreninin en ışıksız yerinde.....

Kimene
08-11-2012, 03:56 AM
Söylesene beni kaç harfle sevdin?
Hani anlat desem içindeki sevgiyi, ilk kelimenden sonra kaç dakika sürer?
Zamanı ellerimle yakasından tutup havaya kaldırsam ne kadar anlatırdın?
Hadi anlatsana beni kaç harf sevdin?

Oyunuma geldin sevgili.
Kandırdım seni az önce.
Bana olan sevgin kaç harf diye sordum sende bana anlatmaya başladın.


Cümlelerle kelimeleri süsleyerek anlatmak yeterli oldu.

Demek sadece SENİ ÇOK SEVİYORUM da özetim.
Oysa bana yaşadığımızı sandığım bu büyük aşkı tarif edememen lazımdı.


Ağzından hiçbir kelime çıkmamalıydı.
Düğümlenmeliydi ses tellerin, ellerin titremeli, avuçların terlemeliydi.
Bocalamalıydın.
Her anlatmaya kalktığında saçmalayıp örneklerle izah etmeye çalışmalıydın.
Başaramamalıydın.


Anlamını bilecek kadar bir aşk bize yakışmazdı oysa.
Bak sokaklara hep onlarla dolu.
Ellerinden tutabildiğin bir Aşk bu sendeki.
Bana olan sevgini özetlememeliydin sevgili.
Özetlenecek bir Aşk sadece kitaplara konu.
Yazılabilecek kadar basit bir aşkı ben bir damla gözyaşıyla anlatırdım sana.

Bana benim sorumu sorma sevgili.
Peki, sen anlat o zaman deme bana.
Beni sadece 16 harf seven birisine ben ne anlatayım ?..

Alıntı

protagonist
08-11-2012, 01:47 PM
Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna
El kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
Karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
İncinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi?

-Rabindranath TAGORE-

iLgiNc
12-11-2012, 05:42 AM
Seni ''SEVMEYİ'' ozledim, Seni '' ÖZLEMEYİ'' hic sevmedim !

Broken, Beat
12-11-2012, 11:37 AM
...

Güzel
Şeytan mı 'O'nda ete kemiğe bürünen
Ebedi Tanrı'dan gözlerimi çevirtmek için?
Kim koydu benliğime bu şehvetli arzuyu
Cennete bakmama engel olmak için?

İlk günahı taşıyor içinde 'O'
Onu arzulamak beni bir suçlu mu yapar?
Bir fahişe, değersiz bir kız
Gibi gördüğümüz bu kadın
İnsanlığın Hac'ını taşır gibi oldu birden

Oh Notre Dame
İzin ver bir kerecik iteyim
Esmeralda'nın bahçe kapısını

...

iLgiNc
21-11-2012, 09:23 AM
Şimdi saat yokluğunun belası. Yine sensiz gelen sabaha günaydın !

Kızıl Kurt
03-12-2012, 08:57 PM
hey ben kendim yazmaya calısabilirmiyim müsadenizle kac kisi begencek merak ediyorum .

askın ne oldugunu bilen var mı
dogrusu bende anlayamadım
bize hayat mı veriyor yoksa acı mı
belkide her ikisi birden olmalı


hersey bir yana sevmek bambaska
baska biri olmadan anlıyamıyor insan
sevince kalp daha hızlı bir cabada
ayrı bir zevk bir iksir var sanki orda


hele onun yanıbasındaysan iste yok
yok böyle bir mutluluk hicbiryerde
gözlerindeki o ısıltıyı gördükce iste
insan o zaman yasadıgını anlıyo bence


evt bekliyom bu kadar cıktı

prenses
03-12-2012, 09:41 PM
Bir gün söner ışıklar,
kelimeler ses bulmadan dudaklarına çekilir,
yalnızlık bile yoktur ortada
kırgınlıklarının ağrısı çoğalır,
derinden bir sızı hatırlatır,
vazgeçersin.. susarsın ve
suskunluğun yarınlarına cevabındır artık...

Kimene
20-12-2012, 03:46 PM
http://www.youtube.com/watch?v=6Y30FipOStA

iLgiNc
14-01-2013, 03:05 PM
DOSTLUK" tatile çıktı...
"AŞK" sizlere ömür...
"SABIR" tükendi...
"ANLAYIŞ" sıfır...
"MUTLULUK" yok...
"TEBESSÜM" hasta...
"SAYGI" raporlu...
"YALAN" dizboyu...
"ADAM HARCAMAK" gündemde...
"SEVİYORUM" sözü son moda...
"YALANDAN KİM ÖLMÜŞ" insanlığın dışında ...

Kimene
14-01-2013, 04:44 PM
Yanarmış yürek böyle
Islak bir yeşil sebebiyle
Kaçarmış insan kendinden
Nereye gittiğini bilmeden
Ağlarmış gizlice
Kurumuş toprağı ıslata ıslata
Severmiş de sevilmezmiş
Yalan da olsa gülermiş
Sebebini bilmeden
Yazar : YILMAZ ERDOĞAN

protagonist
30-01-2013, 07:17 PM
Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?


Victor Hugo

prenses
26-02-2013, 11:10 PM
Ay ışığında oturuyorduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni

Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm

Sonunda, caddelere çıkardım
Kaynağından;
Evime götürdüm, yatağımda
Kasığından...

Sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından;
Evime götürdüm, yatağımda
Kasığından öptüm seni,
Öptüm öptüm...


Cemal Süreyya - Sayim

yorum
26-02-2013, 11:42 PM
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert
olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

yorum
27-02-2013, 12:42 AM
Ölmek O Kadar Kötü Değil

Bu dizeden sonra
Binlerce saat geçecek ve sözcük
Pek çok şey yaşanacak çoğunu
yanlış anladığımız
Kar amaçlı anlaşmalar ve
ayrılıklar,
Tank mermileri ve güller
üretilecek
Daha iyi yarınlar için
Temel atma ve idam törenleri
Yüzükler takılacak, yüzükler
atılacak
Daha iyi doğrular olacak ve
daima onlardan daha iyi
yalanlar
Aranan bulunacak ve
kaybedilecek yeniden
Yeni isimler olacak sadece adı
değişen
Daha lüks genelevler ve
tımarhaneler
Daha çok kahkaha ve gözyaşı
Ve hep uyduruk gelecek
nostaljik filmler
Hep bir pişmanlık geriye dönüp
baktığında
Hep yalnızlığın nefesi hemen
arkamızda
Bu dizeden sonra
Binlerce saat geçecek ve sözcük
Önce kalp duracak
Şanslıysanız yalnız yaşanan bir
altın saat
Ve o iki sözcük kalacak akılda
Altı dakika sonra beyin
Sonra pek de yabancısı
olmadığımız sessizlik.

Podsnecnik
27-02-2013, 07:37 AM
Acıların soluğu

Geceler beni teselli eden arkadaş
Güneş kezzap saçan zebani
bende isterim yanımda bir yoldaş
artık eskisinden daha bir yabani

Mutluluk nedir bilirmisin?
hiçbir şey düşünmemekmiş
geçmişten alıntılar yapıp yürüyebilmekmiş
yalan değil bu hayatın kendisiymiş
keşke bilinçsizce uçan bir kuş olsam...

ttolga1111
27-02-2013, 04:32 PM
Cebinde akrep var eli gitmiyor
Leyla döktürüyor dönüp bakmıyor
Kadehleri birbirine çakmıyor usta

Bas bas paraları leylaya
Bi daha mı gelicez dünyaya

Hayatını yaşa şükret mevlaya
Hiç götüren varmı öbür dünyaya
Haydi kollarını kaldır havaya usta

Bas bas paraları leylaya
Bi daha mı gelicez dünyaya

Farkında değilsin zaman geçiyor
Biraz eğlen fırsat elden kaçıyor
Kim ne yapsa aynı yere göçüyor usta

Kimene
03-03-2013, 03:46 PM
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, yorulmuşsundur;
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var, susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim, acıkmışsındır;
Beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam,
Memleket gibi yoksuldur odam.


Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin,
Ayağını basdın odama,
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi,
Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde,
Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler,
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.



Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin...



Nazım Hikmet Ran

protagonist
16-03-2013, 04:50 PM
AMA SENİN
Daha nen olayım isterdin,
Onursuzunum senin!

CEMAL SÜREYA

mavi_su
16-03-2013, 07:00 PM
geceye vuruluyorum
ayın elini tutuyorum senden önce
yıldızların göz yaşlarını öpüyorum
yokluguna inat ayaza sarılıyorum
seni yalnızlığımla aldatıyorum.
mavi_su

Podsnecnik
21-03-2013, 02:25 PM
Yürüyorum;
Ardıma bakmadan kayıtsızca
saat akrep,yelkovan en büyük düşmanım olmuş
yalanların içinde sürüklenir bedenim
boşluğun ne olduğunu öğreniyorum
en yakınlarım tanımadığım bir yabancı
geceler beni teselli eden arkadaş
kimseye söyleyemediğim bir hikaye;
esir eder beni kötü bir filmin başrolüne
ararım her insanda olan mutluluk kırıntılarını
Hayır;
Bulunmaz kıymetli birşey
bu hayat sanıldığı kadar da kolay değilmiş
tükeniyorum;
bir sigaranın son direnişi gibi
Yarım kalınmışlıklar bırakmıyor yakamı
önceden mutluluk kokan gözlerini özledimmi bilemiyorum
yalan yanlış sözlerinin bıraktığı tesir;
uyuşturucudan daha bağımlı
Gözlerin hançerden daha keskin
teninin kokusu cennetten gelmiş gibi
unutmanın kolay olmasını istediğim zamanlarım
her gün cehennemin ateşi biraz daha yaklaşıyr
ve unutmak lazım...
Hayattaki tek dilek gibi
sonun başlangıcıda bitiyor
Deniz mürekkep,ağaçlar kalem yetmiyor yazdıklarım...

Podsnecnik
06-04-2013, 05:15 PM
bunlarda işe yaramadı
güneş ışığının hayat verdiği yalan
gün içinde bakılan hergöz mezarına toprak atar gibi
bir haykırışla bağırmak istiyor düğümlü kelimeler
kısırdöngüde yaşlanıyor bedenim
alkolün verdiği şimdiki sakinlik
hayatla dalga geçiyor
düşümdeki bazılıklar daha gerçekçi
artık gökyüzüde yol göstermiyor

kaderin kuklası gibimi hayat
yoksa bizmi çiziyoruz yolumuzu
şaşkınlıklar herbir karede nokta koyuyor
yüklendim, gidiyorum tanımadığım birini

doğru ile yanlış tek taraflı
pamuk ipliğinde tutunan bedenim;
dengeleyemiyor kendini
hayata sarılan ellerimin sebepleride azalıyor
gece oluyor,gün bitiyor içimdeki savaşın katilleri ölmeden...

Monument
06-04-2013, 08:01 PM
Mad Girl’s Love Song
by Sylvia Plath
'I shut my eyes and all the world drops dead;
I lift my lids and all is born again.
(I think I made you up inside my head.)
The stars go waltzing out in blue and red,
And arbitrary blackness gallops in:
I shut my eyes and all the world drops dead.
I dreamed that you bewitched me into bed
And sung me moon-struck, kissed me quite insane.
(I think I made you up inside my head.)
God topples from the sky, hell's fires fade:
Exit Seraphim and Satan's men:
I shut my eyes and all the world drops dead.
I fancied you'd return the way you said,
But I grow old and I forget your name.
(I think I made you up inside my head.)
I should have loved a thunderbird instead;
At least when spring comes they roar back again.
I shut my eyes and all the world drops dead.
(I think I made you up inside my head.)
__________________________________________________
Deli Kızın Aşk Şarkısı
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi;
Açarım gözkapaklarımı ve doğar herşey yeniden.
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)
Yıldızlar vals yaparlar, kırmızı ve mavi,
Ve keyfi bir siyahlık dörtnal peşinden:
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.
Düşledim büyüyle beni yatağa çektiğini
Ve çılgınca öptüğünü, delice şarkı söylediğini.
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)
Devrilir gökten Tanrı, solar cehennem ateşleri:
Melek ve Şeytan’ın adamları çeker giderken:
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.
Hayal ettim söylediğin yoldan döneceğini,
Fakat yaşlandım, artık unuttum ismini.
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)
Bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni;
Hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi.
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)

Sylvia Plath (1932-1963, ABD)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

Monument
07-04-2013, 01:03 AM
ÇELLO....


Kılıfından çıkarılmış bir çelloyum ben
Karnımdaki tüm hikayeyi,şarkıları
Ve o nergis aynası suyu buldun sen!
Tellerimi döver hırsla ellerin
Kırbaçlanan benim tutku ve aşkla!
Tınılar sızılar,güneş oklarıdır ufuk çizgisini bozan
Tınılar,
Yürek vuruşlarımın teninde seğirmesi,
Belki gerekçesi ve anlamıdır sevginin
Sırtımda ve alnımda şaklayadursun kırbaç,
Varsın tellerimde güneş okları,gersin parmakların,
İyi ki var tınılar,
Sızılarım
Kara bir çello gibi taşıdığım hayat
Yitirdi bana aitliğini kara kılıfımdan çıkardın beni..
İri gövdesi kuşandığında,gün ışığını çellonun,
O nergis aynasını buldun sen,beni özgürleştirdin..
Suda saklanan görüntü,çellonun göğsünde ufalanmamalı..
Nergis aynası parçalanmamalı,
Kılıfından kurtulmuş bir çelloyum ben !
Yine kendi parçası sakinleştirebilir,kendi parçasıyla kavgalı göğü,
Ve ay irileşip ufalır,geceyle gündüzün örtüştüğü yerde
Pençesinden kurtularak siyah pars'ın
Okşayışımın izleri korunsun,saçlarını açmassan kırpma gözlerini,
Üzülmesin kar taneleriyle,gözbebeklerine yakışan kirpiklerin,,
Hin ipeğisin sen gece rengi,göz kamaştıran gündüzleri,
Hoyrat rüzgar teninden,savurur nefesimi,
Kalbim kadırganın,yırtık yelkeni
Senin için gökyüzü benim,bitirmek için tüm acılarını,
Tüm acılarını soğuran göğün gibi sev beni
Dili şişsin kıyamet çanının,eceli tutsak avuçlarımızda SEVGIMIZIN
Senin en büyük çılgınlığın olarak kalacağım..
Sensiz tanımlanamayacak benim en büyük cinnetim..
Çünkü kılıfından çıkarılmış bir ÇELLO yum ben
Beni kendin kadar sevmeni,istemiyorum,
O denli bir tufana dayanamam ben
Kendini benden bile sakın!sen yegane sensin!
Benden başka ben olmadığı kadar,bunu biliyorum..
Kılıfından çıkarılmış bir çelloyum ben..

Podsnecnik
11-04-2013, 07:24 AM
yanlızlık içimde gizli
alışamadığım bir duygu hükmediyor
yaşamak için zar zor nefes alırken
düşüncelerimde boğuluyorum

hayalini bile canlandıramazken gerçeği karşımda bitiyor
ve o anda...
mir çekilmiş gözlere özenesim var
herşeyi unutup tekrar doğmak gibi yaşayasım var
hiç olmassa bu dünyayı unutup öbürkünde sen ile karşılaşasım var...

hani bir şekilde yaşlanabilirim
kuytu köşelerde yanlızlığımla beraber
inadına bile olsa yaşamak geliyor içimden
hayatımın sen ile son satırında bir rica olarak kabul et
bu hayata direnebilirim
rüyalarımıda sensiz yaşayabiliyor olsam...

Monument
11-04-2013, 01:06 PM
VIRGINIA WOOLF*UN DAMA TAŞLARI

Ceplerine çakıl taşlarını doldurup
Kendini Ouse Irmağı'na atan
İkiz kız kardeşi Kader'in...
En diplerine varmak istedin bunu yaparken,
En diplerine
Ruhumuzda olup bitenlerin

Seni incittiler mi
Oyunlara sürdüğün kahramanlar
-İspermeçet mumundan
Ya da selüloz hamurundan-

Sensiz yaşamayı bilemediler mi,
Gösterişli buhranları salyalı esrimeleriyle
Hoppalıklarıyla hazımsızlıklarıyla...

Yüzleri vardı ruhları vardı,
Bedenleri yoktu.
lsimleri künyeleri belliydi
-Çiçek isimleri gibi-
Ama cinsiyetleri yoktu.
Ne yapsan hangi kalıba döksen,
Hangi boyayı sürsen hangi
Eczayı denesen
Mucize olmuyordu,
Sana benziyorlardı.

Ve taşlar vardı daha küçük
Taşlar vardı
Kaderin dipte çağıldattığı,
Belleğin menfezlere doğru ittiği
Çığlıklı çıngıraklı
Erguvan alabaster ya da safran rengi
Kozmik melankoşi serpintileri;
Ölümün sert içkisinden başka
Hİçbir muhayyilenin eritemediği...

Sözcükler... onlar her zaman yetersizdi;
Tüy gibi hafıftiler;
Mağmanın yüzeyİne çekiyorlardı seni,
Katman katman uykunun ve şiirin,
O her şeyi gören körlüğün:
Yaratıcı saflığın,
Dehanın yüzeyine

Ve imgeler...
Kanın koşturduğu haber
En uzak yıldıza,
En yalnız meleğe;
Düşüncenin çıkardığı muteâl çınlamalar
Kafa kemiklerimizde:

Kurtların böceklerin kabirde
Son kırıntıları sindirip son
Vıdı vıdıları deşifre
Etmesinden -Ve yaşanmış, paylaşılmış
Ya da gizlenmiş her şeyin
Ama her şeyin bilinmesinden
Sonra bile
Kemiklerimizde,
Kemiklerimizin ununda
Duymaya devam edeceğimiz sesler...

Sen o hazin sesleri
Diyapazon gibi
Çınlatarak
Çıkarmak istedin
Kafa kemiklerimizden.

Alçıdan yüzlerimizi,
Köpükten tenlerimizi,
Kabuklarımızı dikenlerimizi
Uyurgezer oyunlarda bırakıp
Diplerde çağıldayan
Büyük Hayat'a
Katılmak istedin...

Söylenecek söz bırakmadm ardında;
Ceplerine çakıl taşlarını doldurup
Kendini Ouse Irmağı'na atmanın,
O eşsiz dahiyane fınalin
Bize düşündürdüklerinden başka...

Cahit Koytak(Çevirmiş hakkını yemeyelim harika çevirmiş)

wirginia woolf

protagonist
11-04-2013, 06:34 PM
Can Yücel

Kayıp Çocuk

Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
İlk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?

Monument
11-04-2013, 06:47 PM
ALACANIM

ah, nerde benim altından avaze sesim!
yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı
avaze sesim!

şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan
bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı
feryattan kimseler ölmez, denirken
duvarlardan geçtim
artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi
şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi
bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim!

alacânım,
mil yeşili gözlerin
dindirdi gözlerimi
kaç körü birden öldürdün bende
mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm
ben yandıkça
ezber ettin ayazın demirini
alacânım,
indi mi göğsüne heves?
hangi duvarın halısında
gördün, bildin, vurdun beni
kaç ormandan geçti
içinde kaybolduğumuz o büyük takip
içimizde bunca gurbet dururken
yol ettik uzaktaki sılayı
şimdi burdayız
kanlar içinde
alacânım
indi mi göğsüne heves?

etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim
seyreldi tenim sahtiyan tarih
mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm,
alacânım,
indi mi göğsüne heves?

alacânım,
rahat et ben gölgene ilişeyim
her belanı ben göreyim
yüreğimi ihbar et,
bana bir uçurum ver, gideyim
alacânım,
indi mi göğsüne heves?
biliyorsun adımın kıblesini
bir meşhur hâfızla, meşhur bir şehvet
alacânım,
şuramda sinsi bir sızı
gel öldüğümü farz et
senden gelen her habere
canımdan uçurduğum şahin
pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim
bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim
alacânım,
indi mi göğsüne heves?

alacânım,
yakılmış bir köyün adıydı adın
görmedi kimse
içinde ben de yandım
o gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman
nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman
Mardin'im, Midyat'ım
ah benim altından avaze sesim
kardeşlerimdi ölen de, öldüren de
aranızdaki duvarda
gömülü kaldım

etimden uçurduğum uçurum
meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum
bir hâfızken eskiden
mecnun kaldım şimdi
aşktan, senden, kendimden
n'olur sevmeden öldürme beni
alacânım,
söyle, indi mi göğsüne heves?

Yazan : MURATHAN MUNGAN

Monument
11-04-2013, 07:18 PM
derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
siyah örtülere sardı şehri karanlık;
kimine huzur iner gökten, kimine gam.

bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
toplasın acı meyvesini nedametin
sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

charles baudelaire

Monument
11-04-2013, 09:15 PM
Marya


Sustu Another Life gazinosu
Sustu şarkılar,
Paletimde renk sustu, fırçamda şekil
Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde
Sustu Peramos'un mazgallarından
Şehre pancur pancur dökülen arya,
Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar,
Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya.
Bu medar ikliminin tenha gecesinde
Sardı bambu kamışlarını pişman bir sukut
Sardı bu sizi.
Hani birdenbire bazen bütün etrafımızı
Sapsarı bir şüphe sarar ya
İşte öylesine berbat bir hal var.
Hiç bir şey düşünmek istemiyorum, hiç bir şey
Ama dördüncü tarassut kulesinde
Bir şüpheli sinyal var.
Hayır hayır yalan bütün bunlar
Artık ne kadere inanıyorum ne fala
Yalan söylüyor o falcı kadın
O hintli parya.
Ben yalnız sana inanıyorum
Yalnız sana, MARYA...
Beni kahrediyor böyle geçen her gece
Bu hoyrat yıldzlar, bu su, bu okyanus, bu yer
Ve gökyüzünde emanet duran
Şu asma fener.
İnan ki sevgili MARYA
Ne varsa hepsi yalan, hepsi keder
Ve hepsi omuzumun üstünde çaresiz bir yük
Ve hepsi angarya.
Biliyorum bu sabah güneşle beraber biliyorum
Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda
Pol'un ebedi matemine rağmen
Virjini olabilirdi bu vapurda
Ama sen yoksun biliyorum sen yoksun.
Baharda geleceğim diyordun hani
Haydi gel daha ne bekliyorsun
İşte mevsim bahar ya.
Fırçam neden boyle titrer bilir misin?
Ve neden resimlerimde fon sapsarı.
Anlıyorsun değil mi yavrum
Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun
Bu tropikal zehir,
Bu mizmin malarya,
Sensiz nasıl da boş iskele,
Sensiz nasıl da tenha şehir
Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde
Koydan yıldızları çalmışlar bir bir,
Yine de birkaç çımacı, birkaç palikarya.
Ama kim düşünür yıldızları,
Yüzbaşı Arnold'u vurmuş yerliler
Matemler içinde tekmil batarya.
Bu insanlar, bu gök, bu deniz, bu yer
Birer birer kaybolmaya mahkum, birer birer
Biz ki çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz
Biz ki çoktan beri kaybolmuşuz.
Nasıl. Ağlıyor musun MARYA?..
Sil gözlerini, sil yavrum
Bizim yokluğumuzdan ne çıkar
Aşkımız var ya...

Bekir Sıtkı Erdoğan

Monument
12-04-2013, 07:33 PM
RÜVEYDA.

fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa rüveyda
baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı

sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkılab bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

hangi ressamı vurur bilmem, endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu

hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı

at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim

Nurullah Genç

Monument
12-04-2013, 07:50 PM
Bir kuyuya eğildiğinde
Yüzünü görecek su yoksa
Çekil
Öldürse de su seni
Görerek öldürür
Susuz kuyudan kork

Kuru düşünme cehennemi
Nemlidir
Ve ayak izleri vardır
Önceden
Gidecek olan herkesin

[Bejan Matur]

Monument
12-04-2013, 07:54 PM
Onun Çölünde

Onun çölüne gittim.
Konuğum,
Duvardaki kan pıhtısında.
Onun bulduğu damar beni çağırdı.
Ve ruhum eski bir kanla yıkandı.

Onun çölüne düştüm, oturdum cadırında.
Eski bir kavmin buluşması ve töreni.
Bir yaban kuş gibi tüneyip kıyıya
Dedi ki bana “ ölümsün sen “
Mutlak
Mutlak olan.

Onun çölünde gece kımıldar.
Yılan ve akrep karanlığıyla.
Hayat bir zehre gizlenir
Çoğalır sabırla.


O bıraktı beni.
Çöldeki kızıl sularda
Balıklara bakacak
Nefesimi tutarak
Uyuyacağım.


Onun çölünde her gece
Fısıldadım kumlara.
Sordum nasıl yaptıklarını çölü,
Boğmadan koyun koyuna.


Onun çölünde ölüyüm ben.
Gelin ve kaldırın beni.
Gittiği yolda bulutlara değen bir gölge bırakılmış sanki.


Bir sesle uyandıracak beni
Kahra kan olan bir aldanışla yakaracak


Tanrıya söylendim.
Nasıl da zalim gövdede varlığı onun.
Güzellik acıya kavuştuğunda yorulur ve
Hep yaslı kalacak gözün ışığıyla bakar;
Her yüz bir işarettir tanrıdan.
Bunu yaşlı bir adam söylediginde
Gözleri yoktu.
Annem öyle inanmış olmalı ki ona,
Yüzümü kederli çizdi.
Ve uzayıp tanrıya
“işte” dedi
“ benim annem yeniden doğdu
annem varlığıma döndü”


Gece paslı bir kafesle durdu önümde
Dua için zaman istedim tanrıdan.
Onun varlığına adanacak hiçlik
Düş için,
O büyüde kalbime saplanan acıyla
Bağırdım;
Başka adamlar, başka dillerde dua etsinler. Bizim için.
Ölümü tanıdığımız ve sessiz olduğumuz için
Kutsasınlar.

Ölü bir yaprağın sürüklenişi gibi rüzgarda
Gövdem yitirdi yerini.
Ağır bir uykuyla gizlendi tohuma varlık.
Ağır bir istekle.
Kızıl kan pıhtısı. Tül sabah. Ört üstümü.
Koyu gücünü yüzünün nasıl cizdiyse tanrı
Ve ne gizlediyse kıvrımına gülüsünün.
Gördüm ben.

Tüllere sarılmış çölde ölümümü bekliyorum. Sakinim.
Yok bir gece bu.
Sabah uyanacak aşkı konuşacağız.
Ne çok sürdü diyecek bana.
Ne uzun sürdü hayat.

O uzun günün sabahında
Sesini duydum gün ve gecenin çakışmasının.
Bir tül işleniyormuş gibi aralarında
Kavuştular usulca.

Uyu ağır uykunu
Taşların altında ve su isteğinle kal.
Geniş bir avluda gece kapanan kapıların ağırlığı.
Sürecek olan dilsizlik.
Rüzger tırmalıyor kapını
Aşk uzakta.

Ne tuhaf inanmaman.
Sırtıma dokundun ve orada ayla ışıyan çizgilerin
Bir acıdan artan masumiyet olduguna şaşırdın.
Gideceğini söyledin
İnanmadım sana.
Oysa ben daha doğmadan biliyordum.
Acılı bir ruhta oyalanan bir gövde bu.
Saf ve çocukça bir düşün yatağında.

Kan ve sussusla dinlenen ten kabullenir.
Beyaz tül yatağında başucuma
Camdan bir göz bırakıp gittin.

Ona fısıldanan sözlerin
Aşk olan varlığı
O gidince karardı.
Yüzeyinde göğün
Beyaz ve kıpırtısızım.

Acıdan bir okla çıktım
Bekleyiş yatağından.
İçimde siyah bir taş.
Atları gördüm.
Kapı önlerinde oturan insanı, sözü.
Çok yaşanmış bir çığlıkla hayat.

Bir sırrın bana verilmediği yerden
Sordum ona
Bana ne söyleyeceksin?
Çölün söylemediği ne?

Ruhumu oarada tutan ağırlıkla
Geceye ilendi tenim.
Ve çağırmadı çölü varlığım
Ondan sonra.

Aynaya dönüyorum
Değişmiş gözlerim.
Çölde kumlara bakan kadın
Kedere bakan
Artık benim.

Gördüm çizgilerini avuçlarının
Çöl her şeyi söyledi bana.

Anladım nerede bitti aşk
Kan pıhtılı odanda uyanan gövdem
Neden sığmadı varlığa.

Seni yaprakların gölgeli yalnızlığına bırakıyorum.
Gün doğumunda uyanan nefese ve sana dönen gözlerin
Yakaran çizgisine.
Çölden aldığını çöle ver
Hayattan aldığını hayata.
Artık beklemiyorum
Kal orada.
Geride, tepelerin art arda dizilmekle
Var ettikleri dünya bir hiçlik ahti gibi.
Bir hiç ve gölge.
Gece ay
Gece tül ve yokluk.
Yok gece.

Çölden aldığını çöle ver
Hayattan aldığını hayata.

Bejan Matur

Monument
12-04-2013, 08:07 PM
HERMETİKA

"Haydi dinleyin çamurdan insanlar!
Bir an düşün,
nasıl oluştuğunu ana rahminde.
Aklına getir o usta işçiliği
ve ara o sanatçıyı,
böyle güzel bir görüntüye şekil veren.
Kim çizdi göz yuvalarını?
Kim açtı burun deliklerini, kulaklarını ve ağzını?
Kim uzattı sinirlerini ve sıkıca bağladı?
Kim yaptı kemiklerini
ve etini deriyle örttü?
Kim ayırdı parmaklarını
ve düzleştirdi tabanlarını?
Kim hazırladı kalbini
ve boşluklar bıraktı ciğerlerinde?
Kim görünür kıldı güzelliğini
ve sakladı bağırsaklarını içeride?
Kaç çeşit beceri kullanıldı
ve kaç tane sanat eseri yaratıldı
oluşturmak için bir insanı?
“(…) Gözlerinle görmek için O'nu,
mükemmel düzenine bak evrenin;
algıladığın her şeyi yöneten
zorunlu yasalara ve
olan ve olacak olan her şeyin
mükemmelliğine bak!
Uzayda kendine verilen yerde dolaşır her yıldız.
Niçin bütün yıldızlar aynı yolu izlemezler?
Her birinin yerini tayin eden kimdir?
Bunların yapımcısı ve sahibi olmalıdır birisi.
Mümkün değildir tesadüfen ortaya çıkmaları.
Düzen tümüyle yaratılmış olmalıdır mutlaka.
Ölçüye sığmayan sadece
ortaya çıkandır ‘tesadüfen'."

Monument
13-04-2013, 02:43 PM
Anne ben geldim, üstüm başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan

Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler çırpıştıran bi adam

Kurumuş kuyunun suyu, incirin
sütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrık otları, dikenler bürümüş

Kapıdaki çıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen
Sesin hala kulaklarımda

Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..

[Ahmet Erhan]

Podsnecnik
16-04-2013, 07:53 PM
çekingenim
bir ömür boyu yürülen bu yolda
molasız geçen üzüntüler
tüketti el kadar yüreğimi
kıyaslamalar yapıldı yeri geldiğinde
her zaman en iyiyi bulup
kötü olabilmek için
dayanılmaz haller oldu
çelişik sorular sürükledi
en bağımsız yanımı
işkenceye tanıklık eden ruhum
nedense celladını bir sorunun arkasına gizledi

vazgeçilmenin dayanak olduğu duvara yaslandı
herkezin unutup hatırlanmaya gerek duymadığı bedenim
üzüntünün karaladığı kağıtları
değişik haller aldı
bir yanı sevinçten çılgına dönmüş
diğer yanı üzüntünün acı kadehini içmiş gibi

bir kelimenin hükmünü konu aldı zehirli düşünceler
göz altına alınmış bir suçlu gibi
çelişik soru ve cevaptan da ileri gidemedi

yorum
17-04-2013, 12:14 AM
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

Seçkin
20-04-2013, 08:59 PM
Biri bana sakin desin ortalık fena karışık
Biri beni dinlesin
Anlasın biri beni
Biri gözlerime baksın
Ortalık fena karışık..

Ayın boynu bükük, neden ?
Neden bulanık hep suyum ?
Sevmiyor işte beni, biriniz de anlayın..

Biriniz şarap getirin, yakarım yoksa ağaçları
Su serpin, tuz dökün, bakın her yerim kanıyor
Ne deseler kanıyorum, sahi ben aptal mıyım?
Bütün seyyar satıcılara yanaşasım geliyor
Yancı bir kederdeyim bütün imkanlarım sakat..

Biri bana he desin
Hak versin biri bana
Hak versin geberiyorum
Biri tez şarap getirsin
Şirintepe parkındayım
Ağır ve ağrılıyım, inanmıyorsanız bakın..

Ali Lidar

corci_85
21-04-2013, 01:40 PM
Kalbim bu aralar iki büyük düşman şehir gibi.
Ortasında sadece onları ayıran bir deniz.
Denizin ortasında ben ,
Kalbimdeki iki düşman şehri izlemekteyim.
Sanki bir film izler gibi.
Kalbimde büyük bir isyan .
İki düşman şehir gibi
Yanyana ama bir o kadarda uzak
Tıpkı seninle ben misali.
Birbirlerine o kadar yabancı, o kadar düşman
Eski birliktelikler unutulmuş belli ki.
Aralarındaki tek sebep sen
Bir taraf sana hasret seninle sevginle atarken
Öteki yanım git,unut artık bitsin diyo bu sevda lütfen.
Kalbim iki düşman şehir gibi
İkisinin ortasında ben,sessizce beklemekteyim.
Savaş büyük !
Hangisi kazanır bilinmez .
Ben ortalarında yalnız,
Seni düşünürüm tarafsız.
Kalbim iki düşman şehir gibi
Bizim gibi birlerine yakın ama bir o kadarda yabancı
Bir o kadar aynıyken ,bir o kadarda farklı
İki farklı renk sanki.
Bazen düşünüyorum , hangi taraf doğru ki?
Bir yardım etsen ,olsa tarafım belli.
Bitse içimdeki bu karmaşa,
Huzur sağlansa eskisi gibi.
Kalbim iki düşman şehir gibi
Biri doğu biri batı sanki
Biri gece biri gündüz vakti
Biri sen biri ben misali....

Corci_85

mevsimsel
21-04-2013, 01:55 PM
ÇELİŞKİ

çelişkiydi
seninle yaşadıklarım...
yağmurla kar arasında
karla karışık yağmur gibi...


ne kahkaha ne gözyaşı
zoraki bir tebessüm gibi


çelişkiydi...


seninle yaşadıklarım
başucumdaki romanda
kızın suat,erkeğin süreyya olması gibi

ne yürümek ne koşmak
koşar adım gitmek gibi...

mevsimsel

Podsnecnik
21-04-2013, 05:54 PM
bir karanlık hissediyor duygularımı
neden böyle olmuş bilinemiyor
üzüntünün içinde alabora olmuş bir sandal misali
gider gelir aciz bedenim

kırgınım herkeze olduğu gibi sanada
aslında bir teselli yeterdi
avuntulardan öteye geçemedi ki hiç
sukut içine sokuldu parıltılı bir hayat

bazen idam sehbasındaki mahkumlarada benzetirim kendimi
cellatın insafını bekler gibi
senin için uykulara küstüğüm geceleri sabahla aydınlatıyordum
hatırlasana ağlamaklı gözleri

böyle olmasını istemezdim
hayatın sunduğu bir sınavın ortalarında
yaşam sevincim ateşten kalan bir kor misali
ağır bir rüzgarın korkusuyla ısıtır durur kendini

irin gibi bir düşünce etrafında tavaf eder hayat
değerli bir mücevher olu vermiş mutluluk
saklayıp götürüverir uzaklaşan insanlar
aradığında bulunurmuş buda hiç zannetmediğim bir doğrulu

yorum
21-04-2013, 06:16 PM
Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.

O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.

Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.

Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.

O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.

Behçet Necatigil

Podsnecnik
28-04-2013, 06:32 AM
ANLARSIN
Bir gün sende anlarsın
çekip gidilenin nasıl geride kaldığını
olurda belki arkanada bakarsın

üzüntüye tanıklık eden
üzmemeye çalışır kimseyi
bende başımı alır giderim dediğin anlar olur bazen
çok kızarsın
beraber soluduğunuz havayı kıskanırsın
güneşin sıcaklığını
veya aynı ayın onunda üzerine verdiği parıltıyı kıskanırsın

sonra bakarsınki herşeyden korktuğunu anlarsın
gün içinde gözünün deydiği her kare
bir anıyı hatırlatır
bir de yaşanmışlıklara kızarsın
daha az yaşanmışlıklar daha özgür bırakırmış
o olmadan yaşanılası mutluluk dahada fazlaymış
sonunda bunlarıda düşünmeye başlarsın

artık geri kalan hayatının boş umutlarla geçişine bakarsın
yediğin ekmeğin beraber yendiğindeki hazı ararsın
zaman bir katil olup onu başkasına sürüklediğinede takarsın
giden geri gelmezmiş,kim gidenin daha çok sevdiğini söylemiş
geçen zaman tükenmez bir sevginin bittiğini anlatır
artık adım adım sende cayarsın...

protagonist
02-05-2013, 04:09 PM
Öyle büyük şeylerde gözüm yok hiç,
küçük mutluluklar diliyorum; küçücük......
Bir çocuk saflığında gülüşler,
Islanmış çimenlerin kokusu,
Çimenlerdeki çıplak ayaklar,
Bahçedeki gül ağacı,mis kokulu çiçekler,
Gıcırdayan salıncak,
Çocukken oynadığımız oyunlar tadında sımsıkı sarılışlar,
Ruhumuza dokunan şarkılar,
Akordu bozulmayan bir yaşam bestesi,
Maskelerden arınmış yüzler,
Sımsıcak kahkahalar,
Çatılmayan kaşlar,
Gün doğumları,
Hepsi bu...!
(alıntı)

corci_85
02-05-2013, 06:58 PM
Sabahlarım seninle doğsun isterdim.
Seninle kapansın her akşam gözlerim.
Sadece sana okumalıydım şiirlerimi.
Seninle bitirmeliydim son dizelerimi.
Yalnızca sana akmalıydı göz yaşlarım.
Ve yalnız sana ait olmalıydı gülüşlerim.
En güzel aşk şarkıları sana yazılmalıydı.
Dinlediğim şarkılar seni anlatmalıydı.
İsterdim ki her anımda sen ol.
İçerken seni düşüneyim,
Sigaramı çekerken,
Düşünceler içinde doğulurken,
Sadece sana ah çekeyim.
Seninle geçmeliydi en güzel günlerim.
Ve seninle geçmeliydi anılarım.
Hayatımın sonuna geldiğimde,
Sen geçmeliydin her anlattığım cümlede.
Ve kapanırken gözlerim ebediyete,
Sen uğurlamalıydın beni bilinmeyene.
Ama olmadı, alın yazımız farklıymış.
Bu dünyada , senle ayrı düşmekte varmış.
Bütün doğruların sen olduğuna inanırken.
Meğersem senin her şeyin bana harammış...

Corci_85

melian
02-05-2013, 07:15 PM
dilimde şarkıların gündüz gece
deli gibi aşığız fenerbahçe
bu dünyayı yakarız senin için
şampiyonluk gelince

aç kapıyı veysel efendi amsterdama gidiyoruz :) amin

Bülent
09-05-2013, 09:01 PM
Kolları bağlı odysseus'tan
4. Bölüm.
oysa ithaca'yı hiç görmemiştim
penelopeia yoktu, telemakhos da,
ama ithaca kafamda onlardan kurulu idi.
tanrıçaların en tanrısalı
kirke'nin bile söyleyemediği
bu yolu bulup geçeceğim;
ama ne denli güç olursa olsun
bilerek varmak istiyorum şimdi
sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim
dedim ve büyük bir mum peteğini
tunç hançer ucu ile ezdim çabucak
tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir
orta direğe bağlattım kendimi.

5.
kürekçilerim hasatsız denizi
köpürttüler kürekleriyle,
tez yürüyüşlü gemi gün batarken
ulaştı sirenlerin adasına,
yüreğim kopacak gibiydi
kanatlanıp uçacak gibiydi, ama
sirenlerin izi bile yoktu ortada.
yalnız bir ezgi, ta derinden
ta içerimden gelen bir ezgi
başladı yavaş yavaş yükselmeye;
o yabansı, o büyülü türküleri ben
söylüyordum sağır gemicilere
yalnız ben duyuyordum sirenleri.
kirke, bilge tanrıça, selam sana!
sağ salim geçtim kendimi.

[Melih Cevdet Anday]

pdr-ci
21-05-2013, 02:31 PM
DEMEDİM Mİ ..?

Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?

Mevlana Celaleddin Rumi

Bülent
26-05-2013, 09:00 PM
GÖÇEBE DENİZİN ÜSTÜNDE
I
Sen, ben ve balkonda saksımız:
Hamarat Elizabet. İşte ilk üçgeni yapının.

Ne eski, ne yeni. Sanki yazgımızın
En saydam dakikası titriyor

Göçebe denizin üstünde. Farkında değiliz.
Taşın sesi insan sesine benziyor.

Balkondaki saksı, bir bakıyorsun,
Bulutun yerini almış. Bulutlar

Atlara dönüşüyor köpük içinde…
Ve seninle ben koşuyoruz, önümüzde

Demin kör bir çocuğun baktığı
Yaşlı mürver ağacını sallayan kırmızı bir kuş.

Sonra bulut gene saksı oluyor, atlar
Solumaya başlıyorlar, dinleniyoruz, kulaklarımızda

Duvarların çözülmeyen sözleri gibi
Bir mırıltı. Bugünün, bu sabahın.

Ne anımsama, ne unutuş. Bir ucucalık,
Kıyıların al rengi kokuları ile

Kötürüm bir bülbülün şakıması gibi büyüyen
Bakışlarımızın ağır simgelerinde.

Ve ben sana göçüyorum an an
Göçüp dönüyorum titreşim gibi,

Arıyorum dudaklarının taşını,
Arıyorum yağmurda yazdığım adını.

Bir yok oluyorsun sen, kendi vadinin
Yarıklarında, bir fışkırıyorsun

Yok olan vadinin üstüne.
Kaç kez yitiyorum ben kendi kendime.

İşte hepsi bu. Ne eski, ne yeni.
Yazgımızın en saydam dakikası sanki.

III

İşte avuç avuç serpiyorum bütün
Sözcükleri kuşlara, gül diplerine,

Güneşin dudağına, sıçrayan sabahın
Eteğine, kırmızı kadifesine kayaların,

Ayın boynuzlarına ve saçlarının
Parmaklığından sarkan hanım ellerine …

Ben tek başıma yansıyorum bütün biçimlere
Ve şaşı diplerine suların.

V

Freud bir ağacın bilinç-altına oturmuş
Toprağın düşlerini karıştırıyor.

Bu düşleri aydınlatan gelincikler var.
Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr.

Düş, hareketin sütlü incir yatağından
Damlayan gecikmiş bir yıldız,

Gecikmiş ya da erken, dünkü günün
Suyunda birden sıçrayan balık;

Gündüzü ters yüz etmiş bir al çalkantı,
Uyuyan ve uyumayan daracık kuyunun yüzü.

Zamanlar sanki tohumlara saklanmış
Toprakta gıcırdayan salıncaklar.

Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr.
Ve çarmıha gerilmiş buldum kendimi

Geçmişle gelecek arasında, düş gibi.
Ne eski, ne yeni. Sanki düşüncemizin

En saydam dakikası titriyor
Yok olmuş sularında denizin.

[MELİH CEVDET ANDAY]

emilyyy
18-06-2013, 11:11 AM
ve sen dökülmeseydin puslu gözlerimin deminden
sevmeyecektim yarim,,, sevmeyecektim ben seni...

protagonist
18-06-2013, 05:12 PM
Emri Olur

Geceye katran çal,
Acıya hüzzam,
Ah edersem tutmasın elim,
Tutulsun dilim.

Ey kemankeş,
Durma vur !
Nasılsa bu sine vurgun,
Nuru düşsün düşlerin kor olsun !
Seni görmesin kör olsun.

***

Taş bassın yerime dedi, gönlüne,
Gönlüne…
Emri olur başım gözüm üstüne,
Üstüne,
Üstüne aman, aman,
Üstüne aman, aman.

***

Bakmasın demiş bir daha yüzüme,
Yüzüme…
Emri olur inansın bu sözüme.
Sözüme,
Sözüme aman, aman,
Sözüme aman, aman.

***

Almasın demiş adımı diline,
Diline…
Vay ben ölem, atın toprak üstüme.
Üstüme,
Üstüme aman, aman
Üstüme aman, aman.

Mustafa Cihat

Phantom
26-07-2013, 01:08 AM
Sizinle paylaşmak istiyorum. İlişki zamanlarımızdı.. Şu an yok. Bitti. Kül oldu.. Küller Savruldu... Yok oldu.... !

https://soundcloud.com/elif-do-ulu/bir-iir (https://soundcloud.com/elif-do-ulu/bir-iir)

Podsnecnik
26-07-2013, 05:10 PM
rüyamı bu
yoksa gerçekliğin ötesinde birşey
korkutuyor beni ensemdeki karıncalar
tanrının sana bağışladığı kutsanmış siyahlık
ilişik yaşatmayada yetiyor
haykırsam karanlığa duyarlarmı senin bile unuttuğun sesi
hani var olduğunu kanıtlayan sözcükler
hani yoklukta boğulurken çekip çıkardığın ellerin
yoksun artık...
sabahlara küfretmeyi unuttuğum zamanlar geriyemi sardı hayatı
ortak zannettiğim içimdeki savaşın askerleri gibiydik
arıyorum kulağıma fısıldayışının hürmetini
bir yanım bu hayata bağlanmaya epey bir niyetli
bu sefer aklıma hukmeden kalbime küskünüm
bitiyor...
seferberliği ilan eden bir halde içim
bırakıp gidiyorum
yaşanmışla bezeli dolu hüzünlü anları
geleceğe hapsettiğim bir kalbide istemiyorum
sende biliyorsun...
yaktık bütün köprüleri...

protagonist
03-08-2013, 01:09 AM
Daha güzeli, daha anlamlısı yazılamaz sanırım. En sevdiklerimden...

Hz.Mevlana demiş ki...

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen itmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...

Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
"lezzet" kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...

Hz. Mevlana

istanbul2
05-08-2013, 03:51 PM
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Derin yar adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gözleri bir ret, bir davet
Gülce uzak uzak dolanır
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce semavi bir afet
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir beyaz sihir
Canıma bedel bir haz
Nar ve nurdan bir zehir
Gülce Araf`ta infaz
Bir tek bakışıyla suyum ısınır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Cahil cesaretimi alem tanır
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz’dan
Deccal`dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce`den
Ödüm patlıyor Gülce`ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
Şiir : Ömer Lütfü Mete

sibumi_
08-08-2013, 02:23 AM
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif

Mo Cuishle
08-08-2013, 11:31 AM
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Cahit sıtkı tarancı .....

Mo Cuishle
08-08-2013, 11:57 AM
Seher yeli bizim ele gidersen
Nazlı yâre küstüğümü söyleme
Ne hallere düştüğümü sorarsa o yâr beni sorarsa
Bağrıma taş bastığımı söyleme

Bağrılar baş tutar ahuzardayım
Mansur gibi çekilmişim dardayım
gezer dolaşırım bilmem nerdeyim
Deli deli estiğimi yâre söyleme

Belki birgün çıkar gelir diyorlar
Gönül muradını alır diyorlar
Seven seveni bulur diyorlar
Umudumu kestiğimi söyleme yâre söyleme

Podsnecnik
24-08-2013, 01:17 PM
saklanmak
bir çare gönül altında yanan parıltıyı saklamaktı...
o kalbin üstüne çelikten bir zırh geçirir gibi
derde düşen gönülü uslandırmaktı..

mecaz sanılan hikayeleri anlamaktan geçtim
hani insanlar yaşar gibi görünürde ölürmüş...
gecenin çarşaf gibi örtüğü kaldırımlarında gene tektim
baktıkça ağlarım benim halim olandanda kötüymüş

limana vuran gemiler,çarptıkları denizin sesiyle
üşütür hatırası olan sevgiliyi...
eğer seven sevmeğenden çok daha deliyse
götürür yunus un söylediği buruklaşmış belkiliği...

sevmek dediğinde boğazına hançer itilmiş gibi
titreyen bir kalbim var...
gittikçe gider o görünmeyen üzüntünün dibi
olsun hatıraları bu kadar sevdiren sevgileye ondan öte giden sevgiliye zaman dar...

kolumu tutan hiçliğin ötelediği yere doğru
gidiyorum dur durak bilmeden...
karşı koyulmaktan bıkmış bu diğerlerinden daha da zorlu
git ama bul kafanda ki cevapları buralara gelmeden...

Bülent
24-08-2013, 09:02 PM
gözümde daim hayal-i cana gönülde her dem cemal-i cana
hey canım hey ömrüm hey hey hey ey peri dilber-i rana civan-ı nazenin

gam benim şadi senin hicran benim devran senin
yar benim devran senin yar benim devran senin
ey şah-ı cihan ey dilde nihan senin gibi güzel efendim var benim
yar yar yar yar benim
gül yüzlü mahım rahm eyle şahım çeşmi siyahım alemde birsin


"dede efendi"

Podsnecnik
28-08-2013, 12:05 PM
biliyorum...
keskin bakışların
ağızın yetmediği kelimeleri fısıldar

gidenin gönül kafesindeki bedbathlığı hafif sanmayasın
kapının önüne itilen herşeyin birde sebebi olmalı...
canın acımasın
bir dirhem sevgi lafını ağızından akıtki
kara toprağın içinde ufak bir ışık bitsin

bazen gecenin soğuğu ağaçları üşütür
sanki cehennemin soluğu ensemde
yanımda olmanı istediğim zamanlarım
senin yokluğun hiç gitmeyen yerinde...

hani bir şekilde yaşlanabilirim
kuytu köşelerde yanlızlığımla beraber
inadına bile olsa yaşamak geliyor içimden
hayatımın sen ile son satırında bir rica olarak kabul et
bu hayata direnebilirim
rüyalarımıda sensiz yaşayabiliyor olsam...

calmodulin
18-09-2013, 08:16 PM
--------------------------
.
.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
.
.
---------------------------- YALNIZ BİR OPERA-MURATHAN MUNGAN

Podsnecnik
24-11-2013, 04:05 PM
Gidiyorum,sende gelirmisin?

Almış başımı gidiyorum
peşimden gelicekmisin?
yorulurum diye endişelenme
sırtımda taşırım seni
kalbinden daha hafif olsa gerek bedenin...
gittiğim yerleri sende gör
terim için çıkardığın mendilin pamukluğu
anlımı silsin
takatini bana bırak
ben gideceğim yolu elbet bulurum
ama arada dudakların beslesin kalbimi
kulaklarım arşa kalksın
vucudum titresin sesinle...
yoruldun mu yoksa?
omzumda bir tedirginlik var gibi
meğer senin yokluğunla dargınmış bana
gelde omzum senin için biçilmiş kaftan olsun
hadi biraz daha yürüyelim...
gördün mü yoksa sende,
çiçeklerin yüzü bize bakıyor
kuşlarıda kıskandırdık bence...
başım yastıkla seviyordu uyanmadan önce
sanıyorum buda rüyaydı..
başımda şiddetli bir ur sancısı
sanıyorum ki bu rüyalar buna sebep
bugunde dilim rüyaları lanete boğmakla geçicek
ama mutluyum...
ölüm pek yakında sanki
deli değilim ama bu baş ağrılarını sevmemin sebebi,
rüyalarımın sonunu getirecek ölümün,ikramını tattırdığı içindir...

Podsnecnik
24-11-2013, 04:08 PM
Bıktım bu Sevdalardan...
Aslında sen biliyordun beni
ne vakit bıktım bu sevdalardan
Toprağın ıslaklığı özümü tütsülüyor
adım adım cereyan eden fikirler
yaşamı sözleştiğimiz anı çarpıyor yüzüme
hayallerimi boşlukta otlatmayı seviyorum şimdileri
anlamadım ki
ne sanıp bıktım bu sevdalardan
Yüzü koyun attım benliğimi;
sonbaharın ikram ettiği yerdeki yapraklara
ayrılığı tasvir etmekte o soğuğun hissettirdiği estanteneler
hayalet kasabanın sonbaharı bu
birlikte kurulmuş hayallerin oluşturduğu kasabanın sonbaharı...
ömürü aşk sanmaktayken
ne vakit bıktım bu sevdalardan
Akılda neymiş
kalp anlatır sevgiyi
hani bilmediğin bir yerde bilmediğin bir zamanda
yabandan gelen atların o hırçınlığına eş değer bir sıcaklığa kavuşur ya kalp
dizler çözülür
dünyada tek yaşayanın o olduğunu sanırsın
ağlamaklı bir zannediş...
kalbime teslim etmişken tadımı
ne bekledim de bıktım bu sevdalardan
Sevenin sarrafı oldum gibi
kalbini çaldıran herkezin dünyadaki acıdan payını almış olduğunu
biliyorum artık
tecrübenin en çetinini yaşayanın gözlerindeki ağırlığı
görüyorum...
daha yolun başındayken
ne çabuk bıktım bu sevdalardan...

Podsnecnik
24-11-2013, 04:12 PM
Demirsiz hapishane
şimdi bir kalbin içindeki hapisteyim
peşi sıra gelen cellatların elindeyim
beni bu hale sokan katilin peşindeyim
söylemesinler kim olduğunu

hayatımda ne çok badireler vardı
bitmesini bekledim çetin fırtınalardı
en üzüldüğümde peşime takılanlardı
bilmemki farkına varmadan olduğunu

kah dağlara sürülmüş çobanım
kah şehrin ışıltısına kapılan adamım
bazen kışın hiç gelmediği baharım
anlamadım gönlümün parçalanmış olduğunu

en sonunda başı bozuk bir deli olacağım
seni sen ile yazılan kelimelerde boğacağım
sonunda hiç yaşamamış gibi doğacağım
anla, azabının neler olduğunu

en kötüsü seven bir kalbin yanmasıdır
gözlerinin içindeki duruluğun karasıdır
farkettirmeden gözlerinin ettiği belasıdır
anladınmı bakışlarının nasıl tesiri olduğunu

yazılanların ne kadarını bilirdin
gittikten sonra gözlerimin önünde belirdin
niçin ben değilde sen delirdin
bırak artık benim kim olduğumu...

Selina
31-12-2013, 12:19 PM
Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yaraşır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,
yoksa... değersiz hep sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni, senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır, sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme,
tükettirme içindeki yaşam sevgisini...
[Ya çare sizsiniz, ya da çaresizsiniz.]

Öyle bir hayat yaşadım ki
cenneti de gördüm, cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki
tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
kendimi bir sahnede buldum, Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki
okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazan evimde,
hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine;
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan.
Anladım.

alinti

havfreca
19-04-2014, 10:50 PM
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
ümit yaşar oğuzcan

spawn.34
20-04-2014, 04:43 PM
aşkı tutmak lazım ellerinden delice ,
elbet bir gün sende birini delice sevicen.
bakıcan gözlerine hayat buymuş diyicen.
onunla yaşamak isteyip ölümü aklından silecen.


:))) artık bende burdayım şiirlerimle :)

headbangarang
14-07-2014, 01:45 PM
“Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu,
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.”

yorum
30-10-2014, 10:20 PM
Hayatı çok ciddiye almadım…
O da beni ciddiye almadı…
Yokmuşum gibi davrandı.
...
Olsun küskünlüğüm yok !
Zaten büyük hesapların adamı olmadım hiç !
Bir an sonrası belli olmayan hayatta
Uzun vadeli planlar yapmadım.
Her an bir yerlere gidecekmiş gibi
Valizimi hazır beklettim.
İkiyüzlüler maske takmamı istediler.
Bıyık altından gülenlerde oldu...
Olsun geceleyin yastığa başımı rahat koyuyorum ya,
Bu yeter bana !
Şöyle geriye dönüp mazime baktığım zaman,
Çok da kaybettiğim bir şey yok esasen.
Charlie Chaplin

Yigit
30-10-2014, 11:41 PM
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?*
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?*
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?*

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?*
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?*

Solması için gülü dalından mı koparmalı?*
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?*
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?*
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Victor Hugo

Bülent
03-11-2014, 09:49 PM
Biliyorum nereden geldiğimi.

Doymamış bir alev gibi aç.

Bakıyor yiyorum kendi kendimi.

Bir ışık oluyor neye dokunsam.

Kömüre döner neyi bıraksam.

Bir alevim ben bir alev dilimi.

[ Nietsche]

Bülent
07-11-2014, 05:42 PM
bu şiir, 2.dünya savaşı'nda sürgün edilen, savaş zamanında paris'te kalıp çok fakir bir hayat süren ve cesedi sen nehri kıyısında bulunan bir kırım türkü’nün üzerinden çıkmıştır.


bu kent her şeyiyle bana yabancı
caddeler, binalar, bütün insanlar...
öyle hasretim ki ezan sesine
ararım çevremde minare, cami
lakin takılırım çan kulesine
her semtin muhteşem kilisesine
yad el elemleri sarar içimi

uzaklarda yurdum! burdan çok uzak
her mevsimi güneşli, masmavi göklü
camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
ozanlı, garipli, kervansaraylı
hele insanları: alpli, giraylı
yok haber onlardan, baba evinden
bu yüzdendir halim, kopuk bir yaprak
herşey benden çok uzakta! çok uzak

gözlerim daima engine dalar
isterim ki her an, ana yurdumda
dağları dumanlı yaşlı kırım'da
duvarında mavzer ve kur'an olan
ata ocağında, bizim konakta
bir bakır sinili sofra başında
iftar beklenilsin, dua edilsin
ve sessiz sedasız yemek yenilsin
sonra şadırvanda abdest alınıp
hep birlikte teravihe gidilsin

uyansam her sabah ezan sesiyle
görsem ayşeciği su testisiyle
ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
dinlesem dedemi, kur'an okurken
başımı huşuyla yastığa koysam
sonra toparlanıp yola koyulsam
yahut günün şavkı vururken camdan
heybetli sesiyle çağırsa babam
anam da, kalk yavrum, aslanım dese
tutup elleriyle omuzlarımdan
o müşvik haliyle sarılsa, öpse

semaver kaynarken ocak başında
dünya türklüğünden, türk tarihinden
bozkurt'tan, turan'dan söz etse dedem
sonra türklük için etse de niyaz
gözlerinden akan yaşını görsem

evet! yurdum burdan çok uzak,
bir ferahlık yahut bir şevk umarak
düşerim yollara akşam üstleri
hep böyle çaresiz, yollardan beri
her zamanki gibi yorgun ve bitkin
artırıp yükünü hasta kalbimin
her an heyecanı gözlerimde yaş
görmek ümidiyle bir türk, bir dildaş
dolaşırım paris caddelerini
yorgun akan sen'i, köprülerini

bir karakış vakti, sen kıyısında
kafamın içinde türklük ülküsü
ruhumu kavuran yurt hasretiyle
böyle göçeceğim ebediyete
donmuş cesedimi bulup çöpçüler
defnedilmek üzere götürecekler
kimim ben, neyim, ne bilecekler...!

Bülent
07-11-2014, 09:48 PM
Prens

yakışıklıyım ben
dik taranmış briyantinli saçım
elbisem blucin güneş gözlüğüm pembe

17 yaşın tüm çekiciliği
parmağımda kalın yüzük gömlek cebimde marlboro
alçak gönüllülükle süzerim dünyayı

ekmek-katık- açlık bastırır dört-beş çocuk
üstü-başı pis, yırtık
yolun kenarında

biraz ileride bekler
balyalarla dolu kamyon
ve de yüklenecek birkaç daha

kurmuşum tahtımı el arabasına konmuş bir balyaya
yanımdan geçerken köpeği ile yaşlı adam
laf atar, yana hafifçe tükürür
gülümserim
kibarca

asilim ben
çöplerin prensi



Mart 2002

[Kriton Dinçmen]

Bülent
13-11-2014, 12:24 PM
Akdenizli.

Bir sevdayla sevişmeyi bilmeyen
Akdenizli değildir
bir gövdeyle sevişmeyi bilmeyen

Bir rüzgârla konuşmayı bilmeyen
bir bulutla bir acıyla
bir Dor taşıyla konuşmayı bilmeyen

Bir mevzi çukurunda kurşun atarken
torbaların arasında açan çiçekle
gözlerini seviştirmeyen

Bir sevdanın mezar taşıyla
bir umudun külleriyle konuşmayı bilmeyen
Akdenizli değildir.

Üç savaşın dehşetiyle gözleri
büyüyüp iri kalmış
kadınlarla çocuklarla gözleşmeyi bilmeyen

Kanın kıyımın ölümün ortasında
barışla sözleşmeyi bilmeyen
sevgiyle acıyla buluşmayan yüreği

Bir uçurtma, ya da sünnet düğünü
karşısında bilmeyen çocuklaşmayı
Akdenizli değildir

Bir zeytinden, yasemimden, sevişme çalgısından
kanının debisi yükselmeyen
değildir Akdenizli

Bir kadınla sevişmeyi bilmeyen
Akdenizli değildir
Bir yangınla sevişmeyi bilmeyen.

[Fikret Demirağ]

plüton
13-11-2014, 10:38 PM
ihtiras

çok istiyorduk
dante de istemiştir
ve şimdi bir hiçlik hesabını yapan çocuk parmaklarımız
hah hah parmak hesabına geri dönmüşüz

durunca anlaşılıyor yorgunluklar
bir de uyanınca yokluğa
bunca gayret ne için?
saçlarına tarak girmeyen annelerin kızlık resimleri
kızlık soyadları kızlık hayalleri
bir masa lambasının altında çalışırken
düşünüyor insan ne için?
knidos’tan eski limanlara bakıyor yaz sıcağı
en yukarı kale yapanlar,
aşık olanlar,
etekleri salınanlar,
hırstan ülkeler fethedenler,
kimseler yok güneş saatinden başka.
bayraklar değişmiş,
atlı arabaları çeken atlar ölmüş,
dior’un kadife elbiseleri,
koskoca meydanların asil sahipleri yok.
ağrılı bir gece gibi uzuyor ayrılığın acısı,
kırık bir kahve fincanında bitmez zannedilen sohbetler
ne için?
bir yalan dolanıyor eski şarkılara.
bir ayakkabı giyilmeden duruyor şuracıkta
ondan biliyorum kaç bahar geçtiğini,
insan varlığını bir abide sanıyor,
sahi zannediyor duyduklarını


Nurcan Parlakyıldız

Bülent
14-11-2014, 10:25 PM
''ben seni sevdim mi? sevdim, öyle ya
bir çizgiye vardım seninle beraber
ve bir gün orada yitirdim seni''


[ümit yaşar oğuzcan]

Bülent
14-11-2014, 10:32 PM
sen benim sarhoşluğumsun...
ne ayıldım,
ne ayılabilirim,
ne de ayılmak isterim.
başım ağır, dizlerim parçalanmış,
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.

[nazım hikmet ran]

jackal
30-11-2014, 11:55 AM
Kimin Var KiŞair: Aziz NesinKimi bekliyorsun hala, Evinden kitaplarından uzakta mısın Arada bir telefon et kendine Kendine mektuplar yaz yanıt beklemeden Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan Sevgilim diye başlayıp öperim diye biten Senin senden başka kimin var ki arasın İnince trenden ya da uçaktan yalnızlığın Sevinçle karşıla yanlızlığını garlarda hava alanlarında Ayrılışlarda da sarılıp öpüş yanlızlığınla Ugurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diyeSenin senden başka kimin var ki beklesin İçki masalarında bir başına mısın Kendinleysen yetmelisin kendine Çoğaltıp yanlızlığını konuş bir çok kendinle Kaldır içki bardağını kendi şerefine Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendileSenin senden başka kimin var ki bulasın Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere Tutup kendi saçlarından kaldır kendini Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin Kimin var ki senin sana öldüğünü söylesin Kendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek Biliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek Kimileri diyecek Daha şimdiden sev kendini sev kendini SEVVVVKimin var ki senin seni senden başka sevecek..

Bülent
30-11-2014, 02:33 PM
Herşeyi yer doymak bilmeyen zaman herşeyi koparır.

Herşeyi altüst eder herşeyi uzun müddet yaşatmaz.

Irmakların suyu çekilir deniz geriler sahiller kurur.

Dağlar alçalır yüksek tepeler yıkılır.

Bu ufacık şeylerden ben niçin söz ediyorum?

Göğün güzel heybeti..

Ansızın kendi alevleriyle baştan aşağı yanacak;

Ölüm herşeyi kendine çekiyor. ölmek ceza değil kanundur.

Bu kainat birgün "hiç" olacak.

[Seneca]

gülfem
10-12-2014, 11:32 PM
Siirin adı : x

Gözleri yeşilim..
Geleceğim..
Öyle bakma yer yüzüne hüzünle..
Nefesinde sayıyor mu saniyeleri..
Donuk bir kış günü gibi ıssız..
Bahaneler mi bizi pekiştirecek be diğer yarım..
Hem bir yanım, hem yarim, hem yarınım..
Sessizce yaklaşan bir gemi gibi görünmüyorsun ufukta..
Sesin yok henüz anılarımda..
Destansız bir hayat mı bizim ki..
Sen umutsuz
Ben kırgın..
Bizi ayıramazlar demek varken,
Bizi birleştiren bir tarih, ezberimize yerleşirmi ki...
Gözleri yeşilim..
Gelecek misin..?



(gülfem)

DarkOfParadise
13-12-2014, 11:32 AM
Düşünce yoksulluğunun içinde çırpınıyorum
Dünya çok sessiz değil mi
İnsanlar sesimi duysa gelir mi
Sadece boş boş etrafa bakınıyorum

Çiçekler soldu güneş olmayan her gecede
Düşünceler kaybolur her hecede
Zaman bitiyor neticede
Sadece boş boş etrafa bakınıyorum

Ölüm uzaklardamı yoksa
Ruh ölümüm gerçekleşti
Kim söndürdü ışıkları
Evrenin merkezi kalbim durdu
Hayat insanları boşa sebeplerle çok yordu

Buda şuan yazdığım şiir,İçimden geçenleri döktüm
Yazım yanlışları olabilir

Bülent
16-12-2014, 05:35 PM
tek dörtlük şiir ama idare edin işte :)

ölümü tez gönderme tanrım,
yaşamla didişeyim.
dişi gönder azrailimi,
ölümle sevişeyim.

Yigit
16-12-2014, 05:38 PM
tek dörtlük şiir ama idare edin işte :)

ölümü tez gönderme tanrım,
yaşamla didişeyim.
dişi gönder azrailimi,
ölümle sevişeyim.

Ahshfjdjaaggwhahshhahs

gülfem
16-12-2014, 05:40 PM
niye gülüyorsun yigit ben begendim o siiiri valla :)

Bülent
16-12-2014, 05:43 PM
niye gülüyorsun yigit ben begendim o siiiri valla :)

ben yazmadım anonim :)

komikte ama kabul etmek lazım yiğit haklı biraz :)

Yigit
16-12-2014, 05:44 PM
niye gülüyorsun yigit ben begendim o siiiri valla :)
Beğendiğim için güldüm :)
Dur bakalım eski defterleri karıştırır güzel bir şey bulursam yazarım sizde şiir görürsünüz :D

gülfem
16-12-2014, 05:46 PM
ben komik bulmuyorum ama güzel buluyorum :)

Bülent
16-12-2014, 05:53 PM
sevimli :) :rolleyes:

deep_sky_blue
22-02-2015, 03:26 AM
Bir Dünya'ya...

Seni düşündüğümü bilmiyorsun.
Ne yaman çelişkiler içinde olduğunu,
Sevdiğim yanlarını da bilmiyorsun.
Bildiğim ise bir düşünceyi seviyor/d/um asıl.
Boş ve umutsuz.
Olanaksız ve mantıksız.
İşte bu biziz sen ve ben...
İki yaman yürek.
İki başka dünya...
Biz ikilik içinde bir olmaya çalışan;
iki dünyayız.
Bir biri ardına iki büyük dünyada tek olamayız.
Olmamalıyız.

Recep
22-02-2015, 06:30 AM
Ruhumda gizli bir emel mi arar
Gözlerime bakıp dalan gözlerin?
Aklıma gelmedik neleri sorar
Beni hülyalara salan gözlerin.

Biraz değiştirdim. Türkçe kitabında bulmuştum.

Yigit
22-02-2015, 10:24 PM
Bak geçti yıllar birer ikişer
Bizim dağlara kar düştü
Nerde şimdi verdiğin buse
Ettiğin son vedadan kalan

gülbahar
23-02-2015, 12:17 AM
"Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık..."

ORHAN AFACANB
24-02-2015, 12:16 PM
AŞIRI SÜRAT HATALI SOLLAMA

Aşırı sürat, hatalı solama
Bekleyene acı haber yollama.
Kendine, araca güvendin ama
Karşıdan gelene güvenilirmi..?

Otoban olsa da kullandığın yol
Olmasın ecele yollandığın yol.
Hız yapan doludur ön, arka, sağ, sol
Alttan yel gecene güvenilirmi.?

Elinde oldukça o direksiyon
Kullanma otoda sakın telefon.
Çığlıklar yapılır telefona fon.
Tek elle sürene güvenilirmi.?

Bırak geçip gitsin, seni geçeni.
Gaz pedalını geç, iyi bil freni.
İstemiyorum ambulans sireni
Acille, ecele güvenilirmi.?


Çıkışta, geçişte kullan hep sinyal
Şoförden, yayadan müsaade al.
Sabırlı ol, birkaç saniye geç kal
Sinirli birine güvenilirmi..?

Ne alkol al, ne de kal uykusuz
İkisi ediyor sözde korkusuz.
Beyni uyuşuktur, aklı şuursuz
Uyuşuk beyine güvenilirmi.?

Aracı sürüyor sanma ehliyet.
Bu fikre ödenir ağır bir diyet.
Kurallara uyup, Tevekkülde et
Boş bir tevekküle güvenilirmi.?

Alay eder gibi diyoruz dikiz.
İçte tek aynadır dıştaysa ikiz.
Akrabot gibi araçla yazma sekiz.
Araç kontrolüne güvenilirmi.?
ORHAN AFACAN
İZMİR-2014-AĞUSTOS

ORHAN AFACANB
24-02-2015, 09:20 PM
Afacan'a bu güzel şiiri için teşekkür ediyoruz. :)

faydalı olabildiysem memnun olurum

Bülent
13-05-2015, 08:16 PM
ne ben sorayım seni
ne sen beni sor
soyunmuş seslerimiz tenden
boşlukta bir aşk örüyor

ses olmuş duygular
yaklaşır dalga dalga zamansız
kavuşsa da seslerimiz birbirine
biz kavuşamayız

ne kollarımız var saracak
ne öpecek dudaklar
ne görülecek yüzümüz var
ne görecek göz

biz aşk örüyoruz boşlukta
çizgiden soyut
zerreden öz

bülent ecevit (1953)

Bülent
28-05-2015, 01:31 PM
başkaları da var masada
ileri geri konuşuluyor

ötedesin o adamın duldasında
gözkapaklarına bürünmüş adam

eli her an omuzunda
eğiliyor sigaranı yakıyor

teşekkürler sigara dumanı,
sağolasın o adam!

onunla gelmişin buraya
yüzün yandan ve uzaklarda

niçin sevmiyorsun duvar kağıtlarını
hoş belki de seviyorsun

herkes az buçuk sarhoş
herkes bir şeyler söylüyor

ama yalnız ikimizin sözcükleri
sarmaşdolaş

üzerinden sevişmek, kadınım,
sigaranın, asya'nın, omuzların,

üzerinden aile fotoğraflarının
eller nasıl duygandır nasıl yalın

iki ses, iki bakış, gelişir nasıl
tek bir cümle gibi, sözlere karşın

sivri topuklar nasıl ortasına
gömülmüştür belleksiz halıların.

[cemal süreya- üzerinden sevişmek]

not: biricik aşkım Sevdama :) seni seviyorum..

Dvrmchrkt
28-05-2015, 01:43 PM
BULUŞMAK ÜZERE
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni

........
....
CAN YÜCEL

Bülent
28-05-2015, 01:45 PM
bedenimin de solcusuyum şüphesiz
bir yürek mevzu,
senperyalist fikrin aykırılığında...
ve inanırım ki
iki kişilik bir devrimdir aşk.
sokağa çıkma yasağı da ilan edilebilir,
malum ayrılıklar ardından,
gidene denk gelmemek için
yol üstü tesadüflerinde...


[bir emre gökçe şiiri.]

Bülent
28-05-2015, 03:48 PM
'' İçeceksin Arkadaş ''
Rakı sofrasında susulmaz arkadaş,
Hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın..
Arınacaksın gururundan, paşa gibi.
Şerefe ulan diyeceksin Şerefsiz Dünyaya inat şerefimize,
Kırar gibi tokuşturup kadehleri,
Gırtlağınla seviştireceksin meyleri..
Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi içeceksin!
Öleceksin arkadaş..
Oturtacaksın karşına geçmişini,
Güle güle küfür edeceksin...
Unutacaksın, unutur gibi içeceksin !

"İçiyorsan Rakıyı öve öve,
Söve söve kusacaksın ne varsa içinde.."

[ Can yücel]

Bülent
15-06-2015, 09:47 AM
çöle bütün iyiniyetimle girmiştim.
çöle bütün iyiniyetimle ve aptalca girmiştim.
ihanetin sarı ve sonsuz olduğunu
çok sonra öğrendim.
beni çölden geri getirdiklerinde
uykumda pembe köpekler görüp
gülümsüyordum.

dışarıda aşklar ve anılar bıraktım
içerde adımlarım kısa bakışlarım uzak kaldı.
oysa ben soğuk ve sisi sokakta kol kola bıraktım.
kırık havaları nasıl sevdimdi, sizinle tekrar karşılaşsam
ölürüm gibiydi, oysa her şey paranoya ve şizofreniydi.
olmayacak geri dönüşleri, ayinleri size bıraktım.

yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu yazların.
ben sizi nasıl da ağır, nazlı ve dur bakalım
sevdiydim.
ben sizi sahrada yağmurları bekler gibi
beklemedi miydim.
bir gülün soluklanma vaktiydi, sonsuzdu, pembeydi.
cam üstüne cam, oradaydım.
beceriksizliğin kumral ve geçici mevsimleriydi,
ben size görkemli ne varsa hepsini bıraktım
ve kendi göğsünde büyüdüydü çocukluğum.

yüzümü yok edecek aynayı buldunuz sonunda
avutun beni, çoğaltın beni, sırrınız oldum
hep bir şiirin sonu gibi konuştum, her dize
başka bir şiirden geldi, en son yanıtı buldum.

oysa çocuktum, gün gümüştü, sahra sarıydı, belgesel
bir aşktı, her şeyden benzim uçtuydu.
çocukluğum şaşkınlığımdan guatrımı yuttuydum,
olurdu böyle şeyler, avuttunuzdu beni
nerenize yerleştim.

yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneş yoktu yazların.
ağır ve nazlı, ben sizi develer tellal değilken de
sevdiydim.

var ettinizdi beni
hem de yok ettinizdi, bense bir çocuğun rüyasındaki
kartopu kadar gerçek olmak mı istedim.
şimdi durdurun beni, indirin beni tesellimden ey ruhum sen yola çık,
ben aklımı eski bahçeye gömeceğim.
bu yaylım ateşlerinde yıkanıp
sana döneceğim.

[ Birhan keskin]

Bülent
15-06-2015, 05:38 PM
denizin kederini anlatacak dili yok,
dedim ve devrildim,
böyle sürdü uzun yıllarım
düştüm, sustum, içimden geçirdim,
evi oldum sol yanından yaralı bir salyangozun
ve komşusu ağlayan bir ağacın.
yeryüzü, ah yeryüzü diyerek
gürültüsüne de alıştım
kapladığım yerin.

bana verdiğin bu yarı-saydam gövdeden
sisin altında uğulduyan ve ipuçlarını bir türlü
çözemediğim üç-ksik-uzun vakti geçirdim.
sadece bir baş dönmesi kaldı şimdi
ömrümden, o acı suyu biriktirdiğim.

ağaç anlatabilir kendini yağmura,
hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum.
kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av,
uçsa bir ömür boynunda vebal.
ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
yolculuğa çağırır?

[Birhan keskin]

Bülent
15-06-2015, 06:00 PM
betonun hüznünden doğdum
suyun isyanından
güneşin kırılganlığına dokunup
geliyorum.

sana söz yakışır,ağzını hazırla.

kırık bir şehir hikayesinden doğdum
kırk meseleden
bardaklara ve demli çaylara dokunup
geliyorum.

sana söz yakışır,elma da.

aslı ve astar'ı olmayan bir hikayeden doğdum
karşı'lar ve balkonlardan
korna seslerine karışıp
geliyorum.

sana söz yakışır,ağzını hazırla.

o eski hikaye bitti
şaşkınlığımdan doğdum
denize düştüm
kuruyup geliyorum.

[Birhan keskin]

Abraxas
26-08-2015, 03:23 AM
"ayrılığa başkaldırı"

atların kırıldıysa bacakları
bize oturacak tek sofra kalmadı demektir.
ağzını ağzıma sokma sabah sabah
iç içe girmiş iki ağız bu sokakta
yanlış bir adrestir.

gözlerini bağla, gecenin kemendini getirdim
ikimiz, iki komşu dal gibi ormanda, iki yapışık boyun
iki şah damarı gibi yakında,
vaktiyle bizi seven herkes gitti, dünya gemimiz ve biz
unuttun mu,
önce aslanlar kaçıyor bir orman yandığında...

annem komünistti, babam faşist
içten böldü bizi dünya, her kahvaltı önümde bir topal sehpa
didiştim kuşlarla kapımda yelkovan, tik tak
vurup durdu ölüm; o türk filmi karşımda.
unutma,
veremli kız değil, yalnız kalan erkek ölür
kamera arkasında.

bilirim, ayrılık aşkın annesidir, koşarak gider sıkışınca
ayrılığı emzirenler kazanıyor belki, belki iki kaygan organ
hayasızca içlenince, belki her otobüste başka gözlere akınca
kuralsızlığı oynamak belki aşk belki adı herkesin ağzında yosma
evet ama,
aşkın yıpranmış kadınlığını kullanabiliriz hiç olmazsa ağlarken
ve sırılsıklam uyanınca sabaha.

bütün ölü şairler rakı sofrası kuruyor göğsümde
susunca kızıyorsun oysa konuşunca anason kokuyor dilim
buna da öfkelisin, öfkesiz içebilirsin rakıyı ya da şehrin meydanında
ağzını dayayabilirsin boğazıma,
ah! kurşunu gelmiş revolverim
ne çok istiyorum boşalmanı ağzıma.

kırıldı mı atların bacakları, cevapla
susarsan saatin kösteği kopmuş demektir.
şah damarlarımızı çözmeye çalışma,
şah damarlarıma akan elin bu yatakta
yanlış bir abdesttir.

[kaan koç]

Abraxas
26-08-2015, 07:54 AM
Kim ısıtır, kim sever beni daha?
Sıcak eller uzatın bana!
Yürek mangalları uzatın bana!
Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
sen peşimdesin, ey Düşünce!
Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
Sen, ey bulutların ardındaki avcı!
Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!
Yatıyorum öyle,
kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
bütün sonsuz ezaların,
vurdun beni
sen ey zalim avcı,
sen ey tanınmaz - T a n r ı...
vur, daha derine vur!
Bir kez daha, haydi vur!
Kopar, parçala bu yüreği!
Niye bu işkence
körelmiş oklarla?
Neye göz koydun böyle,
usanmadın mı bu insan işkencesinden,
acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?
Öldürmek değil istediğin,
yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
Bana - niye eziyet ediyorsun,
sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?
Ha ha!
Usul usul sokuluyorsun
böylesi gece yarısında? ...
Ne istiyorsun?
Konuş!
Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
Ha! Çok yaklaştın yanıma!
Soluğumu duyuyorsun,
yüreğimi dinliyorsun,
kıskanç seni!
- neden kıskanıyorsun beni?
Git! Defol!
O merdiven de niye?
İçeri mi girmek istiyorsun,
yüreğime tırmanmak,
en mahrem
düşüncelerime tırmanmak?
Utanmaz! Tanınmaz! Hırsız!
Ne çalmak istiyorsun?
Ne gözetlemek istiyorsun?
Ne işkencesi etmek istiyorsun?
Sen ey işkenceci!
sen - Cellat - Tanrı!
Yoksa köpek gibi,
taklalar mı ataydım karşında?
teslim mi olaydım, kendimden geçerek
sevginle - sırnaşarak?
Boşuna!
Sürdür batırmanı!
Zalim diken!
köpek değilim - avınım yalnızca senin,
zalim avcı!
en gururlu esirinim,
en ey bulutların ardındaki haydut...
Konuş artık!
Ey şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!
Ne istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?
Nasıl?
Fidye mi?
Ne istiyorsun fidye diye?
Çok iste - böylesi yaraşır gururuma!
ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!
Ha ha!
Beni - istiyorsun ha? beni?
herşeyimle beni? ...
Ha ha!
Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
gururumu kırıyorsun işkencenle?
S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?
kim sever ki beni daha?
sıcak eller uzat bana,
yürek mangalları uzat bana,
bana, yalnızların en yalnızına,
buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,
düşmanları bile
düşmanları özlemeyi öğreten,
ver, evet, teslim et,
ey zalim düşman
bana - k e n d i n i!
Kaçıyor!
Bu kez o kaçıyor,
tek yoldaşım,
en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
Cellat-Tanrım benim! ...
Hayır!
gel geri!
bütün işkencelerinle birlikte geri gel!
Bütün gözyaşlarım
sana akıyor,
yüreğimin son alevi
seni aydınlatıyor.
Gel, geri gel,
tanınmaz Tanrım! A c ı m benim!
son mutluluğum benim! ..
Adriane'nin Yakınması - Nietzsche

öyle yani
31-08-2015, 03:22 PM
Yok olmaya yolcuyum sanki
Bilmedigim, tanimadigim bu yerde
bir kelimelik dudak kipirdayisi bu yasam
Istemeden dünyaya geldigim,
Yasadikca hem sevdigim
Hem de lanet ettigim, yasam...

Yok olmaya yolcuyum sanki
bu dört duvar arasinda,
Yedigim ekmegin asil zarafeti bu yasam
Tat almaya calistigim,
Günümü eglenceli yapabilmek icin cabaladigim,
Ama bir sonuc alamadigim, yasam...

Kimi vakit
Yasamayi seviyorum dedigim
kimi de lanet ettigim,
Hem eglenceli yapmaya calistigim
ama sonuc alamadigim,
Bu hayatta, kendi bilinmeyenim icinde
Kadere boyun egmemle birlikte
yok olmaya yolcuyum sanki
Bilmedigim, tanimadigim ama yasadigim bu yerde...

öyle yani
31-08-2015, 03:36 PM
Sebep yok....Sebep olabilmesi için bir sebep de yok....

İçimde garip bir huzursuzluk, karamsarlık ve aklımda Ucuz kelimelerin sıra oluşturduğu bir yığın söz......

Alıp başını gitmek çözüm mü....???Ya da kalmak daha mı makbul....??

**

İnce çizgi derler ya hani hep, böyle ne tarafa geçeceğini bilemezsin,boşlukta hissedersin kendini; işte öyleyim bu sıralar....

Yorulduğumu hissediyorum bedenen ama bir şeyler yapmam gerektiğini söylüyor yüreğim...

Günün tamamında uyumak veya hiç kıpırdamadan öylece durmak...(!)



Şarkılar da hüzünlendirmiyor artık beni...

Kendime masal anlatıyorum şimdilerde:

öyle yani
23-11-2015, 12:56 AM
Gitmek cesaret ister ufaklık
Gidecegin yer neresi olursa olsun
Sevdiklerinle arana mesefe girince
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyo musun ?
Oturursun geminin kıçına.
Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar
O zaman anlarsın işte
Vedaşalmak asıl kalana değil gidene koyar.
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim.
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan Ayrılmadan hemde.
Ben şarabımdan Ayrılmıyorum.
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa?
Hayallerimizi satmadık ya ?..