PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sosyal Fobi - Alkol & Madde Kullanımı



9 ŞUBAT
28-10-2007, 02:35 PM
Sosyal Fobi tedavi edilmediğinde ergenlik çağından itibaren alkol alışkanlığına da neden olabilir. Kişiler alkol almadan sosyal ortamlara girememeye başlayabilir ve iletişim kurmakta zorlanabilirler. Alkol tüketimi, kişiyi geçici olarak rahatlatır. Başlangıçta rahatlatan alkol ya da madde kullanımı yavaş yavaş gerçek yüzünü gösterir ve sonunda durdurulamayan "alkol ya da madde bağımlılığı" olgusu ortaya çıkar.
Alkol ve madde bağımlılığı bir ihtiyacın sonucu olarak gelişebilir. Bu ihtiyaç da kullanan bireyin kişiliği ile bağlantılıdır. Bağımlı olan kişi süreklilik kazanan kaygı ve sıkıntılarından kurtulmak için söz konusu maddelere sığınır. Herhangi bir maddeye bağımlı olan kişiler genellikle özgüvenleri zayıf ve kaygılı insanlardır. Sıkıntılarla mücadele etmektense kendilerini uyuşturarak sıkıntı veren olaydan uzaklaşmayı tercih ederler. Böylece beyinlerinde sanal bir rahatlık oluşur. Bu geçici rahatlık zamanla süreklilik kazanacak bir rahatsızlığa dönüşür. Kişi kendini bu maddeler eşliğinde topluma kabul ettirmeye çalışırken aslında kendini toplumdan uzaklaştırır. Alkol veya madde bağımlısı olan kişi bu maddelerden yoksun yaşayamaz duruma gelir. Kendisini rahatlatmak maksadıyla kullanmaya başladığı maddelerin tutsağı olur.

Kaynak :sosyal fobi .com

jandark
28-10-2007, 06:05 PM
Sosyal Fobi

Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar:

• Topluluk önünde konuşmak.

• Bir işle uğraşırken seyredilmek.

• Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.

• Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.

• Misafir kabul etmek.

• Başkaları ile tartışmak.

• Toplulukta telefonla konuşmak.

• Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.

• Ilgi odağı olmak.

• Başkalarının önünde yazı yazmak.



Bu durumlardan birine maruz kalan Sosyal Fobisi olanlar şu belirtileri göstermektedir:

Çarpıntı

Titreme

Terleme

Kaslarda gerginlik

Midede rahatsızlık hissi

Göğüste sıkıntı hissi

Sıcak yada soğuk basması

Başta ağırlık hissi-baş ağrısı

jandark
28-10-2007, 06:07 PM
Sosyal Fobiklerin özellikleri şöyle sıralandırılabilir:

Yanlız yaşama oranları yüksektir.
Eğitim seviyeleri düşüktür. Özellikle çok erken başlangıçlılarda okul fobisi gibi olur ve başarı düşük olduğu için eğitimlerini sürdüremezler.

Genlellikle ekonomik açıdan bağımlıdırlar yada fobileri dolayısıyla gerçek performanslarını gösteremedikleri için hakettikleri başarıyı gösteremez ve ekonomik anlamda olmaları gereken yerin çok altında yer alırlar.

Başka psikiyatrik problemleri vardır.

Sosyal açıdan toplumdan yalıtılmış bir durumdadırlar.

Zaman zaman yaşadıkları sıkıntılar intiharı düşündürebilir.

jandark
28-10-2007, 06:08 PM
Sosyal Fobi Başlama Yaşı
Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması yine bir çok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır.

Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün superegoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir. Sosyal fobisi olanlar genel nüfusa oranla şu farkları gösterirler.

jandark
28-10-2007, 06:39 PM
Sosyal Fobi ve Kaygı Oluşturan Durumlar


Sosyal Fobi ve Kaygı Oluşturan Durumlar
Sosyal fobide kaygı,öncelikli olarak görülen durumlardan biridir. Sosyal fobide kaygı oluşturan durumlar iki ana gruba ayrılabilir. Bunlardan ilki sosyal etkileşim gerektiren durumlar, ikincisi ise sosyal performans gerektiren durumlardır.

Sosyal etkileşim gerektiren durumları Sohbete katılma (özellikle de karşı cinsle )otorite olan kişilerle ilişkiler, parti ve eğlence gibi sosyal faaliyetlere katılım,başkalarının önünde yeme ,içme ,yazma,yardım isteme, yer veya adres sorma, yeni birileri ile tanışma, göz kontağı gerektiren durumlar, hakkını savunmayı gerektiren durumlar olarak sıralayabiliriz.

Sosyal performans gerektiren durumlara bir topluluk önünde konuşma, konferans verme, sorulara cevap verme,bir enstrüman çalma spor yapma, genel tuvaletlerde başkalarının olduğu bir anda ihtiyacını giderme örnek olarak verilebilir.

Sosyal Fobiyle Sosyal Heyecan Arasındaki Farklar Nelerdir?


Ülkemizde sosyal fobi olmasa da topluluğa girme, toplulukta konuşma, özgürce davranabilme konularında çekingenlik oldukça sık görülen bir durumdur. Bunların büyük bir kısmı klinik düzeyde bir rahatsızlık olarak ele alınmayabilir. İnsanların bir iş yaparken, herhangi bir davranışta bulunurken, özelliklede birilerinin önünde kendilerini ortaya koymaya çalışırken belli bir heyecan duymaları olağan bir durumdur. Hatta böylesi bir heyecanın ilişkileri motive edici hazırlayıcı etkisi olduğundan, insanın daha iyiyi yapabilme isteğini arttırdığından söz edilebilir.

Bir dereceye kadar sosyal ortamlardan çekinme doğal kabul edilmelidir. Çekingenlik ya da utangaçlık da kişiye ciddi bir yük korku getirmiyorsa problem olarak yer almaz.Temelinde başkaları tarafından gülünç bulunma, aşağılanma korkusu ile beslenen ve sonrasında izolasyona kadar götürebilecek olan sosyal fobiyi normal ve sağlıklı olduğunu düşündüğümüz sosyal heyecan ile karıştırmamak gerekir.

Sosyal heyecanı sosyal fobiden ayıran en önemli özellik, bireyin topluluk önünde bir şeyler yapmaya devam ettikçe bu konuda deneyim kazandıkça sosyal heyecan azalırken, fobik durumlarda deneyim kazanmanın heyecan üzerinde etkili olmaması aksine kişilerin bu durumdan şiddetle kaçmaya çalışmalarıdır. Bu kaçınmanın da kişinin olağan günlük işlerini,mesleki ya da eğitimle ilgili işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozmalıdır ya da kişi fobisi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı duymalıdır.

jandark
28-10-2007, 06:42 PM
Sosyal Fobi Tedavisi



Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir. Sosyal fobi fobik kaçınma sosyal ortamlarda duyulan anksiyeteden (sıkıntı) kaynaklanır.
İlaçla kişinin sosyal ortamlardan duyduğu sıkıntı azalır. Genel sosyal fobide ilaç uygulamaları ile başkaları tarafından reddedilme yada eleştiriye
maruz bırakılmaya duyulan aşırı hassasiyet azalır.İlaç tedavisi bağımlılığa yol açmaz. (Doktor kontrolünde olduğu müddetçe.)
İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepressanlar kullanılır. En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden nüksler görülebilir.Daha uzun süreli kullanım önerilir.


Hastaların en sık yaptığı yanlış:
Sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kornik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır.

Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır.

Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir.

Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadrı. Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir.

Soyal fobi erken başlangıçlı kronik gizli bir hastalıktır.

Tedaviye iyi yanıt verir. İyi tedavi hastanın durumuyla başetmek için zararlı stratejiler geliştirmesini ve depresyon ve alkolizm gibi ek rahartsızlıkların ortaya çıkmasını engeller.

İlaç tedavisi belli bir süre devam etmesi gerekir. İlk ay belirgin bir yanıtın alınamayabilecei hatırdan çıkarılmamalıdır.Tek başına yada iilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir.

jandark
28-10-2007, 06:44 PM
Sosyal Fobide Olumlu ve Yapıcı Düşüncenin Önemi

Beynimizin çalışması bir bilgisayar gibidir. Bilgisayarın çalışmasını ve çeşitli fonksiyonları yürütmesini sağlayan ona yüklenen yazılımlar ya da programlardır. İşte, insan beyni de böyledir. Ona "kötü olacak" programını yüklediyseniz, beyniniz davranışlarınızı bu programa göre ayarlayacaktır. Yüklediğiniz program "her şey güzel olacak" programı ise beyniniz başarmanız için sizinle işbirliği yapmaya başlayacaktır. Durmaksızın çalışan beyin, yeryüzünün en gelişmiş bilgisayarının bile ulaşamadığı bir kapasiteyle yüz milyonlarca bilgi birimini değerlendirir. Sınırları halen tam olarak çözülemeyen insan beyni ile ilgili yakın zamanda edinilen şöyle bir bilgiden bahsedelim: Nörofizyologlara göre beyin attığımız her adımı yarım saniye önce kararlaştırıyor. Ama unutmayalım ki beyni çözen de insandır. Biz de beynimizin alıp uygulayacağı kararları yönlendirebiliriz. Yani, beynimizi kendi istediğimiz ölçüde çalıştırabilir, düşüncelerimizi ayarlayabilir ve bazı faaliyetleri yönlendirebiliriz. Tüm bunları -bir ölçüde de olsa- yapabilmenin yolu doğru bilgi ve düzenli çalışmadır.
Beyin ve insan faaliyetleri üzerine yapılan pek çok araştırma vardır. Dr. Martin Sealment’ın yaptığı araştırmalar, iyimserliğin ve pozitif düşüncenin okulda, sporda, iş hayatında ve insan ilişkilerindeki başarıda çok etkin rol oynadığını ortaya koymuştur. Bir çok şeyin sırrı “olumlu düşünce”dedir. Olumlu düşünen insanlar genel olarak IQ seviyelerinin üst sınırına kadar ulaşmakta, kötümser olan insanlara göre daha sağlıklı bir yaşam sürmektedirler. Beyin aynı zamanda vücuttaki kimyasal dengeleri sağlayan merkez de olduğu için olumsuz düşünceler vücudumuz için gerekli kimyasalların üretimini sekteye uğratır. Ayrıca, araştırmalar iyimser insanların kötümser insanlara göre daha fazla yaşadığını da göstermektedir.

Yeryüzünde yaşayan her bireyin düşünce içeriği ve yapısı birbirinden farklıdır. Bazen insanların düşünceleri birbirine bir parça yaklaşır, biri diğerini andırır ama çoğunlukla kişiler arasında düşünce boyutunda birtakım çatışmalar olur. Buna karşın olumlu ve yapıcı düşünen insanlar bulundukları çevreye farklı bir tat verirler. Bunu fark eden diğerleri daima o tadı yayan kişilerin etrafında toplanırlar. Pek çoğumuz böyle ilgi toplayan kişilere şahit olmuşuzdur.

Eğer insan kendisinin farkındaysa kişiler arası iletişimde ne derece etkili ve uyumlu olduğunu fark edebiliyorsa bu farkındalığı olumlu yönde kullanabilir. Fakat bazı insanlar olumlu, yapıcı ve yaratıcı düşünceye sahip olsalar bile bu özelliklerini açığa çıkaramayabilir. Bunu kullanabilmek insanın insana açık olmasına, açık düşünebilme yeteneğine sahip olmasına bağlıdır. Kimi insanlar duygu ve düşüncelerini dizelere yansıtır, kimi ise kendi içinde; kendisinden başka kimsenin giremediği yüreğinde saklar. Birçok sosyal fobik kendi dizelerini yüreğine yazarken, ya kısmen çevreden uzaklaşır ya da kendisini tamamen kapatır. Evinden çıkmak istemez, yeniliklere başlamada zorluk yaşar; yani adaptasyon güçlüğü çeker. İlklerde zorlanma daima kişinin bir sonraki adımda yaşayacağı endişeyi arttırır, olumlu tepkiler yerine olumsuz ve sıkıntıyı daha da çoğaltan tepkileri ortaya çıkarır.

jandark
28-10-2007, 06:47 PM
Sosyal fobi ile mücadele

Sosyal fobisi olan kişiler hata yapma, gülünç duruma düşme ya da kendilerine yakışmayacaklarını düşündükleri davranışları yapma korkusu içindedir. Sosyal fobi ile mücadeleden, faaliyetlerde arka plana itilmiş olmaktan, dostça olmayan bir şekilde kendilerine davranılmasından, aptalca görünmekten, kontrolü kaybetmekten, panik yaşamaktan, ne söyleyeceğini bilememekten ve bir de bunlara eşlik eden birçok fiziki belirtileri yaşamaktan korkmaktadır.Bu fiziki belirtileri; ellerde terleme ve titreme, yüz kızarması, ses kısılması ve titremesi, kaslarda gerginlik, çarpıntı ve göğüste sıkışma hissi, sıcak ve soğuk basmaları, mide rahatsızlıkları, baş ağrısı olarak sıralayabiliriz.

Çocuklarda sosyal fobi
Çocuklarda sosyal fobi sıklıkla okul fobisi, sınav korkusu veya başka çocuklar tarafından gülünç bulunma duygusu olarak kendini gösterir. Okul fobisi olan çocuklarla yapılmış çalışmalarda, bu çocukların % 40’ında sosyal fobiye rastlanmıştır. Sosyal fobi yaşayan çocuklarda, performansının değerlendirme korkusu yüksekse; sınavları yarıda kesebilir ve genelde sınav sonuçları diğerlerine göre daha düşük olabilir. Bu da diğerlerine göre daha kötü okul başarısını beraberinde getirir. Okul başarısızlığı genelde, öğrenmeye katkı sağlayıcı faaliyetler içinde yer alan sözel sunum, sorulara cevap verme veya sınav korkusu ile, otorite durumunda bulunan öğretmen ile olan kaygılı ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Özellikle performansının değerlendirilme kaygısı, öğrencinin kendi davranışlarına yoğun olarak eğilmesine, sosyal ortamda kendini ele verebilecek titreme, kızarma, terleme, ses kısılması gibi yönlerine yoğunlaşmasına yol açtığından, dikkat ve konsantrasyon bozukluklarına, bilgilerini yazıya veya ifadeye dökememesine yol açmaktadır.

Eşlik eden sorunlar
Sosyal fobi problemi olan kişilerin, sıklıkla başkaca psikolojik problemleri de bulunmaktadır. Sosyal fobi ile devam eden en sık problemler; panik atak, fobik rahatsızlıkların farklı şekilleri (agorafobi gibi), yaygın anksiyete bozukluğu, depresif ve somatik şikayetler, alkol ve ilaç kötüye kullanımı ile uyuşturucu sayılabilir. Depresyon sosyal fobiye eşlik eden veya bir sonucu olarak ortaya çıkan, çeşitli araştırmalara göre % 14 – 50 oranında görülen bozukluktur. Depresyon, sosyal fobinin oluşturduğu mesleki ve özel hayata ilişkin memnuniyetsizlik ile sosyal engellenmelerin sonucu olarak kendini geliştirir. Relatif yüksek oranda intihar düşünceleri ve denemeleri (% 15) sosyal fobiye eşlik eder.
Alkoliklerle yapılan çalışmalarda, sosyal fobili bireylerin 9 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Yine sosyal fobili bireylerde alkol kullanımı, diğerlerine göre 2,5 kat daha fazla olarak bulunmuştur. Bunların dışında sosyal fobili bireylerde; yalnız yaşama eğilimi yüksek, eğitim seviyeleri düşük, ekonomik açıdan başkalarına daha bağımlı, istikrarsız bir hayat çizgisi, sosyal açıdan yalıtılmışlık, cinsel problemler normale göre yüksektir.

Sosyal fobinin nedenleri
Daha küçük yaşlarda önemsenmeyen ve özellikle toplumumuzda terbiyeli, utangaç kabul edilme eğiliminde olan bu kişilerde, kliniklere ve tedaviye ergenlik döneminde daha yoğun başvurulmaktadır. Özellikle ergenlik dönemi sosyal fobiklerde daha yoğun ve kaygılı olarak yaşanmakta, ergenliğin getirdiği problemlere, sosyal fobiye özgü problemler de eklenmektedir. Farklı problemler veya bozukluklarla kliniklere yapılan başvurular sonucunda da, sosyal fobiler tespit edilebilmekte, klinik veya tedaviye geliş nedeni depresyon, agorafobi veya anksiyete bozuklukları olabilmektedir.
Sosyal fobi oluşumuna ilişkin farklı görüşler bulunmakla beraber, nedenlerini fizyolojik ve psikososyal olarak ikiye ayırabilmek mümkündür. Araştırmalarda, aileleri sosyal fobi özellikleri gösteren bireylerde hastalığın görülme oranı, diğerlerine göre 3 kat daha fazladır. Ayrıca sinir sisteminde bulunan dopamin ve serotonin gibi nöral ileticilerin seviyelerinin de normale göre farklı düzeylerde olduğu görülmüştür.

Korumacı değil geliştirici olun
Sosyal fobiyi oluşturan faktörlerden psikososyal nedenler; çocuğun doğumundan itibaren öncelikle içinde yaşadığı aile, daha sonra da akraba ve aile çevresi ile okul ve arkadaş çevresi olarak sıralanabilir. Aile çocuğun temel eğitimini aldığı, kişilik özelliklerinin şekillendirildiği, zihinsel yeti ve becerilerin oluşturulduğu, duygusal yaşantıların ve tepkilerin geliştirildiği bir ortamdır. Aile çocuk için; karşılıklı güven ve sevgi alışverişine dayalı iletişim ortamı, özgüven ve özerkliğin sağlanması, zihinsel ve duygusal gelişimine yardımcı olabilecek şartların verildiği bir ortam oluşturmalıdır. Korumacı değil, geliştirici; cezalandırıcı değil destekleyici, bağımlı değil özgüveni sağlayıcı yaklaşım benimsenmelidir. Ailenin dışında, diğer çevresel koşullar da bu yapıyı destekleyecek biçimde şekillenmelidir. Böyle bir ortam çocuğun psikolojik olarak sağlıklı yetişmesine imkan verecektir. Psikolojik olarak sağlıklı yetişen bir birey; kendi olumlu ve olumsuz yönlerini tanıyan, bir birey olarak değerli olduğunun farkına varan, yaşam için gerekli özgüveni oluşturabilmiş, toplumda sağlıklı ilişkiler kurup, bunları geliştirebilen bir kişidir. Bu kişilerde de sosyal fobi oluşma riski, diğer psikolojik rahatsızlıklarda olduğu, gibi son derece azdır.
Tersi durumlarda, çocuklar tanıdık olmadıkları ortamlarda aşırı ürkek, sessiz, hareketsiz, utangaç bir tavır sergileyebilirler. Bazen de böyle bir durumda ağlama, anne-babaya yapışırcasına sarılma, onlara dokunma, yanlarından ayrılamama, huysuzca davranışlar içine girebilirler. Toplulukla oynanan oyunlara katılmaz, uzaktan bakmakla yetinir hatta bir köşeye sinip, kendilerini gizleyerek olanları izlerler. Oyunlara katılsalar bile diğerlerinin sözleri doğrultusunda ve önemli roller almadan hareket eder, oyun kuruculuk yapamazlar. Oynanan oyunlarda geri planda kalırlar. Okula gitmek istemeyip, türlü yakınmalarla evde kalmak isterler. İlerideki hayatlarında da benzer davranış kalıplarını sergilemeye devam edeceklerdir.

Sosyal fobi ve düşünce
Sosyal fobikler normal bireylere göre, her şeyi daha olumsuz değerlendirme eğilimindedir.
Negatif sosyal durumları daha çok kendi içsel değerleri ile değerlendirirken (beceriksizlik, zayıflık, vs.), pozitif durumları daha çok dış faktörlere (şans, kader, diğerlerinin olumlu tutumu, vs.) bağlama eğilimindedir.
Sosyal fobikler kendileri ile ilgili anormal olumsuz değerlendirmeler yapmakla kalmaz, diğerlerinden de böyle negatif değerlendirmeler bekleme eğilimindedir.
Bu negatif değerlendirmeler sosyal fobiklerde başkalarının bu kişilere verdikleri tepkilerinden değil, kendi önyargı ve yanlış değerlendirmelerinden gelir.

Hatamla sev beni!
Sosyal fobikler sosyal faaliyetlerde, artmış bir fiziksel gerginlik ve diğerlerinin de görebileceği şekilde buna uygun fiziksel belirtiler (terleme, titreme,
kızarma, vs.) gösterirler.
Sosyal fobikler kendilerinin fiziksel belirtilerinin, diğerleri tarafından abartılmış bir şekilde algılandığını düşünmektedir. Örneğin, elleri titreyen biri, bunu herkesin gördüğünü ve sürekli titreyen ellerine baktıklarını düşünmektedir.
Sosyal fobikler mükemmeliyetçi bir anlayış sergilemekte, hata olmaması prensibini savunmaktadırlar.

İlaç ve psikoterapi tedavisi
Sosyal fobi tedaviye oldukça iyi cevap veren ve ayrıntılı tanımlanmış bir rahatsızlıktır. Tedavi sürecinde ilaç ve psikososyal tedavi yaklaşımları tek tek veya birlikte kullanılabilir.
İlaç tedavisinde en çok SSRI grubu antidepresan ilaçlar tercih edilmekte olup, yan etkilerinin azlığı ve uzun süreli kullanımlara müsait olmaları nedeniyle avantajlıdırlar. Doktor kontrolünde kullanıldığında bağımlılık yapmayan bu ilaçlar, en az 6 ay kullanılmalı ve tedaviye alınan cevaba göre kullanım süresi tedaviyi yürüten uzman doktor tarafından belirlenmelidir.
Psikolojik tedavi yaklaşımında; ağırlıklı olarak bilişsel – davranışsal psikoterapiler, sosyal beceri eğitimleri, gevşeme egzersizleri, bireysel ve sosyal etkinlik tedavileri ile grup terapileri uygulanabilmektedir. Psikolojik tedavilerle bireyler, yanlış düşünce ve davranış kalıplarını tanıyabilmekte, önyargıları ile kendilerine yönelik olumsuz tutumlarını değiştirerek, daha gerçekçi beklenti ve davranış kalıpları oluşturabilmekte, başa çıkma stratejileri geliştirebilmekte, eksik olan sosyal becerileri kazanmakta ve iletişim güçlerini arttırmaktadır.

jandark
28-10-2007, 06:49 PM
Sosyal Fobiklerde Sakınma ve Kaçınma

Sizin için zor olan şeyden kaçmak için aynı 4 basamak kullanılabilir.

+Sakındığınız şeyi tanımlayın.

+Sakındığınız şeyle düşündüğünüz şey arasındaki bağlantıyı tanımlayın
.
+Bir şeyi farklı yapın, böylelikle sakınmaktan ziyade korkuyla yüzleşin.

+Ne olduğunu değerlendirin. Olabildiğiniz kadar objektif bir biçimde ne olduğunu görün. Gerçekleşme ihtimali olan düşüncelerinizin doğru olup olmadığı üzerine çalışın.

İlk adım oldukça kolay gözükür. Sakınacağınız şey detaylı şekilde düşünün. Şunu bilin ki sakınacağınız şey ve nasıl sakınacağınızı bilen bir tek sizsiniz. Sizi davranıştan sakınmaya sevk eden, sizi ger çekilmeye sevk eden, sizi geri çeken ve saklanmanıza sebep olan durumu fark edin. bir şeyden sakınıp sakınmadığınızı fark etmek için kendinize şu soruyu sorun: ‘ eğer kendime güvensem bunu yapar mıydım?

İkinci adım sakınmanızda rol oynayan düşünceleri belirlemeniz, kendinize tahminle ilgili sorular sormanız ya da ne olabileceğini açığa çıkarmanız. En büyük korkunuz nedir? Size çok alarm veren, sizi geren durumlarla ilgili hatıralarınız var mı? Düşüncelerinizi tanımlamak için şu sorular yararlı olacaktır:

• Olayı yaşarken ve olaydan sonra ne hissettiniz? Hepsi bitince ne hissettiniz?

• Olabilecek en kötü şey sizce nedir?

• Bu durumun önemli olan şeyi sizin için nedir?

• Bu tecrübeyi yamak sizin için ne ifade etti?

• Bu durum sizin hakkınızda ne ifade ediyor?



Üçüncü adım, kaçınmaktan ziyade durumla yüzleşmek her zaman en zorudur. Zora girişmeden önce kolaydan başlamak cesaretinizi toplamanıza yardım eder. İnsanlarla karşılaştığınızda onları selamlayarak başlayabilir, daha sonra uzun konuşmalara ortam hazırlayabilirsiniz. Veya önce başkalarını dinleyerek onların ne yaptığını izlersiniz daha sonra onlara çıkma teklifi edebilirsiniz. Veya yakın çevrenizdeki hayır aktivitelerine katılarak ilerde özel ilişkiler kurmak için altyapı hazırlayabilirsiniz. Buradaki hedefiniz: sakındığınız davranışı yapmak.

Dördüncü adım iki parçadan oluşur:

- ne olduğunu gözlemlemeniz,

- bu durumun sizin düşüncelerinize ne kadar uyduğu üzerine çalışmanız ve gözlemlerinizin size ne ifade ettiğini bulmanız.

Her şey yolunda gidiyorsa yaptığınız deneyin sonuçlarını düşünmemeniz kolaydır. Sizin için yeni olan bir ey yapmaya çalıştığınızda -saç kestirmek için randevu almak gibi- bunun normal bir aktivite olduğunu düşünmeniz ve bu yüzden bir şey yapmadan önce tahminleriniz ve beklentileriniz gibi kendinize at önemli düşüncelerinizi tanımlamanız önemlidir. Bu şekilde davranmanız, beklentilerinizin ve tahminlerinizin doğru olup olmadığını bulmanıza yardımcı olur. Örneğin saçınız kesilirken aynada kendinizi gördüğünüzde utanacağınızı ya da rezil olacağınızı bekleyebilirsiniz veya saçınızı kesen kişinin sizin hakkınızda görüşte bulunacağını düşünebilirsiniz-saçınızı daha önce kime kestirdiniz, yakışmamış vb.- Ne olabileceği beklentinizi bilirseniz beklentilerinizin doğru veya yanlış olduğunu da bulabilirsiniz. Bu şekilde bir şeyleri farklı yapmak, yapma şeklinizi değiştirdiği gibi düşünme şeklinizi de değiştirmenize yardım eder ve bir dahaki sefere yeni buluşlara dayalı olan düşünceleriniz ve tahminleriniz daha farklı olabilir.


DENEYLERİNİZİN KAYITLARINI TUTMAK


Risk aldığınız şeyleri ve olay anında ne olduğunu defterinize kaydedin. Aksi taktirde nasıl ilerlediğinizi hiçbir zaman bilemezsiniz. Başkaları için çok normal olan bir başarınızı unutmanız çok kolaydır. –başkaları duyarken telefon konuşması yapmak gibi- Bu yüzden yazılı kayıt sizin neyi değiştireceğinizi görmenizi sağlar, ardından ne yapacağınızı görmenize yardım eder.

BAŞKA ÇEŞİTLİ DENEYLER

Bir şeyleri yapmaya karar verdiğinizde size rehber olması için kullanacağınız deneyler yapacağınız her şeyi neredeyse kapsar. Ve böylece nasıl hissettiğiniz, nasıl düşündüğünüz ve nasıl davrandığınız birbiriyle uyum sağlar. Bu olduğu zaman da özgüveniniz hızlı bir şekilde artacaktır. Davranışınızı değiştirmek için kullanacağınız deneylerde yaratıcı olun ve hayal gücünüzü kullanın. Burada özellikle güvenli davranışları nasıl değiştireceğimize ve sakınmaktan ziyade onlarla yüzleşmeye odaklandık. Ama aynı zamanda yapabileceğimiz başka deneyler de var. Örneğin katılımcı olmaktan ziyade bir gözlemci olarak farklı yerlere gidebilirsiniz ve diğer insanların ne yaptığını gözlemleyebilirsiniz. Başka insanların sinirli m yoksa utangaç mı vb. olduğunu gösteren işaretleri keşfedebilirsiniz. Ya da sosyal etkileşimin temel elemanlarını deneyimleyebilirsiniz: diğer insanları dinlemek, onlara bakmak, konuşurken ne hissettikleri üzerine çalışmak, başkalarını tanımak için sorular sormak, düşünceleriniz söylemek, duygularınızı ifade etmek vb. Bunlar, insanların birbirine karışmasını sağlayan ve dışardan birisi olmaktan ziyade aitlik hissi veren etkili sosyal iletişim yollarıdır. Bunları çok veya az yapmak, bunları deneyimlemek; üzerinizde etkisini gösterecektir.

Semptomlarının fark edileceği korkusunu taşıyan insanlar için başka bir aydınlatıcı deney yapmak kişinin semptomlarını daha kötü yapabilir. Böylece titreyebilir, kekeleyebilir ve ne olacağını görebilirsiniz. Önce tahmininizi tanımlayın. –O korktuğunuz felaketten- sonra tahmininizin doğru olup olmadığını gözlemleyerek bulmaya çalışın. Bu yöntem, her şeyin tek bir doğru yolu olduğunu düşünen insanları yanlışa bile sevk etse yine de yararlıdır.

Psk. Çisem İLHAN

jandark
28-10-2007, 06:50 PM
Sosyal Fobili İçin öneriler:


Sosyal fobiden kurtulmak isteyen kişi sosyal ortamlara girerek korku duymamayı öğrenmelidir.

■ Şikayetler ortaya çıksa da sosyal ortamlara girmeye devam etmeli ve mümkün mertebe ortaya çıkan sıkıntılara önem vermeyip kendisini suçlamamalı.

■ Kişi olumlu tecrübeler kazandıkça korkusu azalır, cesareti artar ve belli bir zaman sonra korktuğu durumların tamamen ortadan kalktığını görür.

■ Sosyal ortamlara girerken aç, susuz, uykusuz ve aşırı yorgun olmamaya çalışılmalıdır. Bu durumlarda güven duygusu artan kişi daha az sosyal fobi yaşar.

■ kişi her seferinde şimdi yine utanacağım sesim kısılacak, yanaklarım kızaracak şeklinde koşullanmamalı, dikkatini başka yönlere çevirmelidir.

■ Düzenli uyku, doğru nefes alma, spor, düzenli beslenme, sanatsal faaliyetler gibi doğal stres gidericiler bozulan dengenin düzelmesinde önemlidir.

jandark
28-10-2007, 06:52 PM
Sosyal fobiyi körükleyen bir duygu öğrenilmiş çaresizlik duygusudur. Daha önce yaşadığı kötü tecrübeleri zihnine yazan kişi benzer durumlarda da aynı şeyi yaşayacağına inanarak tedirgin olur ve sorunun üstesinden gelmek için hiç çaba göstermez. Bu durum tekrar tekrar başarısız olma sonucu vazgeçme duygusu ve eylemidir.

Bilimsel bir araştırmada bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek vardır: Bir köpekbalığı ve başka bir balık aynı akvaryuma konulmuş, ancak araya bir cam bölme yerleştirilerek birbirinden ayrılmış. Köpekbalığı acıkınca karşısındaki balığa saldırmak istemiş fakat arada cam bir bölme olduğu için cama çarpmış. Tekrar tekrar diğer taraftaki balığı yiyebilmek amacıyla saldırıp dursa da her seferinde aradaki cam engele takılmış. Karşındaki balığı yemek için 28 saat boyunca uğraşan köpekbalığı sonunda denemekten vazgeçmiş. Bir süre sonra aradaki cam bölme kaldırılmış, diğer balık yanına gelmiş ama köpekbalığı onu yememiş ve bir süre sonra açlıktan ölmüş.

Aradaki engel kalkmış olsa bile köpekbalığının yeniden deneme gücünü kaybedip başarısızlığı kabul etmesini, yani başarısızlığa şartlanmasını “öğrenilmiş çaresizlik” olarak adlandırabiliriz. Hepimiz zaman zaman karşımıza çıkan engellerle mücadele etmeyip geri çekiliriz. Geri çekilmek bazen daha temkinli olarak yeniden harekete geçmeyi sağlarken bazen de yeniden denememeye sebep olur. Bazı insanlar bu durumu kimselere hissettirmez, bazıları ortalıkta büyük bir kargaşa yaratır, kimileri ise böyle engellerle karşılaşmamak adına hayatın içinde aktif olarak bulunmaktan kaçınır hale gelir.

Yaşanan bazı olaylar ve birilerinin teşviki ya da zorlaması ile yapılan hareketler insana farklı tecrübeler kazanabilme ve dersler çıkarabilme imkanı veriyor. Yıllar önce başımda geçen bir olayda bunun örneğini yaşayarak gördüm.

İşte, önemli olan hayatta bazı şeyleri yaşamış olmanın kişiyi hedefinden vazgeçirmemesi gerektiğini öğrenmek. Hedefler kişinin hayatını belirliyor. Bir iki çelmeyle düşmemek, düşülürse de kalkmak gerektiğini insan daima beynine kazımalı. Kaçmak değil “savaşmak” gerekli. Daha doğrusu, olayları kabullenip zayıf yönleri kuvvetlendirmek, eksiklikleri azaltmak ve fazlalıkları törpülemek en doğru çözüm. Ancak ufak tefek kötü olayların birleşmesiyle kişi sosyal hayata çıkamamaya kadar gidiyor, sürekli endişeli bir bekleyişe giriyorsa hele ki kişilik alt yapısında sosyal hayata ilişkin endişeler varsa, sosyal fobinin zemini hazırlanmış demektir. Bu zeminin üzerine eklenen her bir kötü tecrübe maalesef kişinin etrafına yüksek duvarlar örer ve sonunda kişi kendisini eve hapseder.

“Endişe, akılda dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. İnsan bazen de bu durumu kişiliğinin bir parçası olarak görmeye başlayabilir, hatta bu duruma tahammül etmeyi öğrenmiş dahi olabilir. İşte bu noktada, insanın kendi gerçek kişiliğini fark etmesine yardımcı olmak üzere psikoterapistler devreye girmelidir. İnsan kendini kolayca kandırabilir, yani kendine karşı objektif olamayabilir. Bu nedenle sağlıklı bir kendini tanıma profesyonel bir yardımla daha kolay hale gelebilir. İnsan bazen de bu durumu kişiliğinin bir parçası olarak görmeye başlayabilir, hatta bu duruma tahammül etmeyi öğrenmiş dahi olabilir. İşte bu noktada, insanın kendi gerçek kişiliğini fark etmesine yardımcı olmak üzere psikoterapistler devreye girmelidir. İnsan kendini kolayca kandırabilir, yani kendine karşı objektif olamayabilir. Bu nedenle sağlıklı bir kendini tanıma profesyonel bir yardımla daha kolay hale gelebilir.

jandark
28-10-2007, 06:53 PM
Sosyal Fobik İçin Otorite

Gerginliği arttıran diğer bir etken de otorite konumundaki kişilerle birlikte bulunmaktır. Bu durum bir sosyal fobik için dehşet duygusunun açığa çıkmasına neden olur. Düşünün karşınızda patronunuz var. Ya da işi daha ilerletelim, en üst kademedeki kişi olsun, Cumhurbaşkanı. En yetkili kişi sözcüğü kimi insanları endişelendirmez. “Ne var yani? O da insan ben de insanım” derler. Bu cümle bir sosyal fobik tarafından söylenebiliyorsa bunu artık o kişinin sosyal fobiden kurtulduğunu gösteren bir kanıt sayabiliriz. Çünkü bir sosyal fobik için tarif ettiğimiz durum dehşet vericidir.
Otorite sembolü kişilere göre değişir. Küçük bir çocuk için otorite “baba”, “anne” veya “diğer aile büyükleri”dir. Sonrasında buna “öğretmen” ve “okul müdürü” eklenir.

Ergenlik ve gençlikte otorite konumundaki kişiler devamlı olarak değişir. Eğer kişi bir spor takımında oynuyorsa “koç”, bir iş yerinde çalışıyorsa “genel müdür”, askerliğini yapıyorsa “komutan” gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Önemli olan otoriteyi temsil edenin kişilerin insana ne hissettirdiği, ne yaşattığıdır. Eğer otorite olarak gördüğümüz kişiyi tanımıyorsak daha çok tedirgin oluruz. Otoritenin bazı özellikleri biliyorsak biraz daha rahatlarız. Tabii ki burada kişinin olumsuz özellikleri kadar olumlu özelliklerinin de bilinmesinde fayda vardır. Genelde yaşanan bilinmeyene duyulan korku hali, nasıl tepki verileceğini bilememektir. Ancak herkesi bir anda tanımak, nasıl tepki vereceğini bilmek bazen imkansızdır.

Bu noktada otorite karşısında hissettiğim yoğun endişenin sebep olduğu bir anımı -komik mi dersiniz, trajik mi, bilemem- anlatmak istiyorum.

Askeri hastanede görevliydim. Yaşadığım ilk teftiş idi. Klinikteki herkes sıraya dizildi. Paşa teker teker hepimizi selamlıyordu. Yanıma geldi, karşımda durdu, ben de ne yaptığımı bilemeden Paşa’nın elini sıktım ve “Merhabalar!” deme gafletinde bulundum. Sonradan öğrendim ki askeri hiyerarşide öyle davranılmazmış. Benim gibi davranan bir sivil psikolog arkadaşım daha vardı. Paşa kinik şefimize döndü ve “Bunlar işe yarıyor mu?” diye sordu. Utandım, bozuldum, gerildim. Ancak klinik şefimiz “Çok fazla, efendim” diye bizi öven sözler söyledi. Fakat şefimizin bu güzel tutumu bile sonradan yaşayacağım teftişlerin gerginliğini asla azaltmadı. Her teftiş anında kendimi çok kötü hissediyor ve ne yapıp kurtulsam diye bakıyordum.

jandark
28-10-2007, 06:55 PM
Sosya Fobiklerde Depresyon

Beynimiz çevremizde gördüğümüz canlı ya da cansız her şeyi gözümüzün yolladığı çeşitli ışık sinyalleri vasıtasıyla algılar. Işık parlak bir enerji formudur. İnsan gözünün görebildiği beyaz güneş ışığı değişik renklerdeki ışıklardan oluşur. Beyaz ışık prizmadan geçirildiğinde, çeşitli renklerdeki ışıklar sırasıyla görülebilir. Yağan yağmurun ardından güneşle birlikte ortaya çıkan gökkuşağı da bu renk cümbüşünün mükemmel bir görüntüsüdür.


İşte, insan hayatında da renklerinin birbirine karıştığı; uyumlu uyumsuz, hiçbir rengin görülemediği anlar, günler, aylar ya da yıllar olabilir. Sesin bulunmadığı yerde yalnızlık olduğu gibi rengin bulunmadığı yerde de karanlık ve mutsuzluk vardır. Mutsuzluk yaşamdan tat alamamayla başlar, kişiler arası ilişkilerde paylaşım sessizce azalır. Hayal kırıklıkları, beklentilerin gerçekleşmemesi, çaresizlik, yoğun iç sıkıntısı ve stresle birlikte, depresyon artık hayatın bir parçası olmaya başlar.

Depresyondan çıkmak kişiye çok zor gelir. Çünkü depresyonun en büyük özelliği karamsarlık; sanki bir kısır döngü yaşarmışçasına geleceğe dönük kötümser bir bakış içine sıkışıp kalmaktır. Depresyon döneminde doğal olarak tüm olumluluklar olumsuzluğa döner. Depresyon geçiren kişiler genellikle uyku ile kendilerini çevreden soyutlamaya çalışırlar. Kısacası, depresyon kendini mutsuzluk, karamsarlık, üzüntü hali ile gösteren bir duygu durum bozukluğudur.

Depresif kişi daima hüzünlüdür, sürekli karamsar ve isteksizdir. Ağlama isteği ve ağlamayı durduramama ile birlikte yoğun olarak yaşanan suçluluk hissinin açığa çıkmasıyla kendini değersiz ve güvensiz hisseder. Yapması gereken işleri yapacak gücü kuvveti kalmamıştır. Kendisini neredeyse bir kâğıt parçasını bile elinde tutamayacak kadar güçsüz hisseder ve gerçekten de bunu yapacak gücünün kalmadığını, asla yapamayacağını düşünür. Düşünceleri karışır ve dalgınlık, dikkatsizlik, sakarlık, unutkanlık belirtileri göstermeye başlar. Depresyondaki kişi için her şey imkansızdır.

Kadınlar erkeklere oranla daha fazla depresyon riski taşımaktadırlar. Gerçekten de depresyona kadınlarda daha sık rastlarız. Kişilerin depresyonda olduklarını anlamaları bazen çok kolay olmayabilir. Depresyon, yaygın olarak mental durum muayenesinde tespit edilen ve fobik hastaların yaklaşık üçte birinde gözlenebilen bir durumdur. Sosyal uyaranlardan kaçmak, depresyonun varlığını gösteren bir semptomdur. Kişi sürekli yalnız kalmak ister ve kalabalıktan uzaklaşır, kaçar. Kendini iletişime kapamaya başlar, sevinçli anları neredeyse biter, hep mutsuzdur. Sanki önceden başka biridir, şimdi başka.

jandark
28-10-2007, 06:57 PM
Sosyal Fobiklerde Panik Bozukluk

Sosyal fobiklerde panik bozukluk görülme olasılığı yüksektir. Panik bozukluk birdenbire ortaya çıkan çok kısa bir süre içinde en üst seviyeye ulaşan ve yoğun olarak yaşanan korku ve endişe halidir. Çeşitli bedensel tepkilerle kendini gösterir. Bunların bir kısmı terleme, üşüme, titreme, bulantı gibi sosyal fobide de karşımıza çıkan tablolardır. Bu belirtiler sosyal fobiklerde de görülebilmektedir.

Panik bozukluk yaşayan kişinin içinde bulunduğu ruh hali, kötü bir şey olacakmış hissiyle seyreden yoğun endişe, korku veya dehşet olarak tanımlanabilir.




Panik Bozukluk, beklenmedik bir anda ve yerde aniden ortaya çıkan ve "panik atak" olarak adlandırılan belirtilerle kendini gösteren bir hastalıktır. Hastaya panik bozukluğu tanısı konulabilmesi için hastanın en az iki “beklenmedik panik atağının” bulunması gerekmektedir.


Panik bozukluk krizleri beyin kimyasındaki değişimler sonucu yaşanır. Panik bozukluk yaşayan hastaların önemli bir kısmında, fobik kaçınma davranışı tespit edilmektedir.

Hasta tekrar panik geçirme endişesiyle kendilerini aşırı korumaya alır. Aklında hep o korku vardır. Durumunu kontrol edemediği için yabancı ortamlara girmekten korkar.

Dolayısıyla toplumsal ve mesleki etkinliklerden kaçınmaya başlar. Panik atağın ya da atakların ardından ortaya çıkan bu tabloya tıp dilinde "agorafobi" adı verilir.


Agorafobi, eskiden yalnızca meydanlardan, açık alanlardan korkma olarak değerlendirilirdi. Daha geniş açılımlı bakıldığında ise yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten duyulan korkular da agorafobiye dahil edilebilir.


Agorafobikler sosyal fobiklerden farklı olarak kalabalık ortamlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten değil kalabalıkta bayılmaktan, kontrollerini kaybetmekten,
kalabalık içinde sıkışıp kalmaktan korkarlar. Yaş ilerledikçe panik bozukluğunun görülme sıklığı azalır, 65 yaşın üzerinde çok ender olarak görülür.

jandark
28-10-2007, 06:58 PM
Sosyal Fobi - Alkol & Madde Kullanımı



Sosyal Fobi tedavi edilmediğinde ergenlik çağından itibaren alkol alışkanlığına da neden olabilir. Kişiler alkol almadan sosyal ortamlara girememeye başlayabilir ve iletişim kurmakta zorlanabilirler. Alkol tüketimi, kişiyi geçici olarak rahatlatır. Başlangıçta rahatlatan alkol ya da madde kullanımı yavaş yavaş gerçek yüzünü gösterir ve sonunda durdurulamayan "alkol ya da madde bağımlılığı" olgusu ortaya çıkar.
Alkol ve madde bağımlılığı bir ihtiyacın sonucu olarak gelişebilir. Bu ihtiyaç da kullanan bireyin kişiliği ile bağlantılıdır. Bağımlı olan kişi süreklilik kazanan kaygı ve sıkıntılarından kurtulmak için söz konusu maddelere sığınır. Herhangi bir maddeye bağımlı olan kişiler genellikle özgüvenleri zayıf ve kaygılı insanlardır. Sıkıntılarla mücadele etmektense kendilerini uyuşturarak sıkıntı veren olaydan uzaklaşmayı tercih ederler. Böylece beyinlerinde sanal bir rahatlık oluşur. Bu geçici rahatlık zamanla süreklilik kazanacak bir rahatsızlığa dönüşür. Kişi kendini bu maddeler eşliğinde topluma kabul ettirmeye çalışırken aslında kendini toplumdan uzaklaştırır. Alkol veya madde bağımlısı olan kişi bu maddelerden yoksun yaşayamaz duruma gelir. Kendisini rahatlatmak maksadıyla kullanmaya başladığı maddelerin tutsağı olur.

jandark
28-10-2007, 07:02 PM
Sosyal Fobiklerde Karşı Cins İle İlişki


Bazı sosyal fobikler karşı cins ile ilişkilerinde kendilerini başarısız hissederler, kendi başlarına karşı cinsten arkadaş sahibi olamazlar, hatta bu nedenle bekâr kalabilirler. Bunu aşabilmek için başkalarının kendilerine yardımcı olmasını bekler ve görücü usulü ile evlenme yoluna giderler. Aslında heyecanlı bir yapıya sahip olan herkes için bu zor bir durumdur. Çekingen kişiler böylesi karşı cins ile ilişki girişimlerde bulunurken zorlanırlar. Ancak sosyal fobiklerde karşı cins ile ilişki zorluğu daha fazla ortaya çıkar.


Sosyal fobi nedeniyle duygularını başkalarıyla paylaşamayan insan karşı cinsle ilişkilerinde ciddi sıkıntılar yaşar. Görüşmeye gelen pek çok kişi karşı cinsten biriyle yemeğe çıkacağı zaman mide bulantısı, kusma, ellerinin titremesi gibi durumlarla karşılaştığından ve bu durumun kendisini daha çok endişelendirdiğinden şikayet eder.

Kişi duygularını engellemeyi başaramayınca gerilir, gerildikçe de bulantı hissi ve titreme artar. Bulantı, titreme gibi rahatsızlık veren durumlar gerilimi daha da arttırır. Yani tam bir kısır döngü yaşanır.

Evlilik gerçekleştirildiğinde yaşanan performans anksiyetesi ise durumu daha da zorlu bir hale sokar. Eşini memnun edememe endişesi ve endişe nedeniyle yaşanan cinsel yetersizlik üst üste biner ve iç sıkıntısı artar, diplerde yatan depresyon bir şekilde açığa çıkar.






Sosyal fobi nedeniyle duygularını başkalarıyla paylaşamayan insan karşı cinsle ilişkilerinde ciddi sıkıntılar yaşar. Görüşmeye gelen pek çok kişi karşı cinsten biriyle yemeğe çıkacağı zaman mide bulantısı, kusma, ellerinin titremesi gibi durumlarla karşılaştığından ve bu durumun kendisini daha çok endişelendirdiğinden şikayet eder.

Kişi duygularını engellemeyi başaramayınca gerilir, gerildikçe de bulantı hissi ve titreme artar. Bulantı, titreme gibi rahatsızlık veren durumlar gerilimi daha da arttırır. Yani tam bir kısır döngü yaşanır.

Evlilik gerçekleştirildiğinde yaşanan performans anksiyetesi ise durumu daha da zorlu bir hale sokar. Eşini memnun edememe endişesi ve endişe nedeniyle yaşanan cinsel yetersizlik üst üste biner ve iç sıkıntısı artar, diplerde yatan depresyon bir şekilde açığa çıkar.

jandark
28-10-2007, 07:03 PM
Sosyal Fobi Günlük Yaşamda Hangi Sorunlara Yol Açabilir?

Sosyal fobi günlük yaşamda şu sorunlara yol açabilir, kişiler çoğu zaman sınav kaygıları ya da sınıf içi katılımdan kaçınmaları nedeniyle okulda yeterli bir başarı gösteremezler. Öğrenciler bildikleri halde parmak kaldıramaz,sözlülerde başarısız olurlar. Etkinliklere girmekten kaçınırlar.İş sahipleri gerekli atılımları yapamaz, çalışanlar kendilerini ortaya koyamaz,insiyatif kullanamaz, fikirler ileri süremez, iş değiştiremez, ulaşmaları gereken düzeylerden daha alt düzey işlere razı olup ilerleyemezler.

İş kayıpları ve okul başarıları azalır üniversiteyi bırakmak durumunda kalabilirler. İşsiz kalmak sık görülen bir durumdur. Bazıları karşı cins ile ilişkilerinde benzer durumlar yaşadıklarından kendi başlarına arkadaş sahibi olamaz, bekar kalabilirler. Bulundukları ve yetiştikleri ortamı değiştirmek istemez, yakın aile dışındaki kişiler haricindekiler ile iletişimlerini sınırlarlar.


Sosyal Fobide Kaçınma Davranışını Belirleyen Olumsuz Düşünceler Nelerdir?
Bunlar,

a) Kişinin iç diyaloğunda yer alan kendini küçümseyen ve aşağılayan ifadeler

b) Kişisel performansı değerlendirmede mükemmeliyetçi beklentiler

c) Kişisel performansı değerlendirmede sadece olumsuz örneklere odaklanma

d) Sosyal başarı ve başarısızlıklarının nedenlerini belirlemede patolojik bir örüntü geliştirme. Negatif sosyal durumları (beceriksizlik,zayıflık,vs.) pozitif sosyal durumları (şans,kader,diğerlerinin olumlu tutumu,vs.)