PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kaçın! Dedikodu Var.



9 ŞUBAT
27-09-2012, 07:04 PM
Bazen “dertleşme“ adı altında bazense kahvenin yanında sunulan bir tatlıymışçasına beliriverir dedikodu kabusu hayatımızda. Bir ihtiyaçmış gibi sunulur. Öyle ki, o dedikodunun ortağı olmadığınızda adeta kötü bir şey yapıyormuşsunuz gibidir. Yani normalmiş gibidir, “amaan ne var canım bunda“ dedirtir…

Oysa gizli bir tehdittir dedikodu. Öylesine gizlidir ki kendisini masummuş gibi gösterir. Sanki giderilmesi gereken bir ihtiyaçmış gibidir. Doğurgandır. Pek çok kötülüğün sebebidir. İnsan aslında ne yapıyor olduğunu ve bunun sonuçlarında neler olabileceğini gerçekten bilebilseydi acaba yine de dedikoduya devam edebilir miydi?

Bir kişinin olumsuzluğunu yaymaya dedikodu denir. Kendisinde olmayan olumsuzluğu varmış gibi gösterip yaymaya ise iftiradır. Her iki durumda da o insanın gıyabında yani bulunmadığı ortamda gerçeğe yakın, uzak ya da alakasız şekilde kendisinin hoşlanmayacağı bir konuşma yapılmaktadır.

Tehtidi farkedin: Dedikodu hakkında konuşulmakta olan kişinin olmadığı bir ortamda yapılır. Yani kendisi anlatılana tanık değildir. Bir şeyle suçlanıyorsa kendini savunamaz. Bir yanlış varsa doğrusunu paylaşamaz. Aktarılmakta olan bir zandır. Ağızdan çıkan bu zan hızla yayılır. Bir kez serbest kalmıştır kelimeler.

Artık ulaşacağı pek çok kişi vardır. Bir kişi ile dedikodu yapmış olmak daha sonrakilerin referansıdır. Dedikoduyu yapan da, ortağı olan da yanlışta ustalaşır. Giderek normalleşir. Pek çok kişi tarafından yapılmakta olduğu için de kendisini doğruymuş zannettirir.

Kuran’ı Kerim de “gıybet“ ölü kardeşinin etini yeme betimlemesi ile karşımıza çıkar. Zinadan bile daha büyük bir günah olduğu çeşitli hadislerde belirtilmiştir. Çünkü içinde kul hakkı vardır. Bir kişiyi kendisinin hoşuna gitmeyecek şekilde anmış olmakla kişinin itibarı zedelenir.

Bir kişi hakkında gerçeğe yakın dahi olsa aktarılmakta olan bir olumsuzluk dolaştığı her ağızda daha da farklılaşacaktır. Deneyimsel öğreti der ki; İnsanoğlu yanılır ama yanıldığının farkına varmaz. Dış dünyadaki mesajları kendi ilgimiz, egomuz, ihtiyacımız doğrultusunda filtrelerden geçirerek alırız. Dolayısı ile tanık olunan aynı olay farklı kişiler tarafından farklı aktarılabilir. Yaşanan aynı olay olsa da kişiler bunu kendilerine göre farklı yorumlarlar.

Yani insan tanık olduğu bir durumda dahi yanılır. Zaten yanılıyor olduğunu yeni kişilere anlattıkça her seferinde yanılgı aratar. Durum özünden hızla uzaklaşır. İçindeki doğru miktarı azalır ve yanlışları artar. Fakat her aktaran kişi bir öncekinden duyduğunu gerçek kabul ettiği için inanarak anlatır. Ve yanlış bile olsa her zaman inanan inanmayandan üstündür der Deneyimsel Öğreti. İnsanlar sizin inandıklarınıza inanırlar. Bir anda belki de basit bir hata yapmış olan bir insanın kariyeri, ekonomisi, sosyal yaşamı, ailesi, itibarı, şerefi zedelenebilir.

Aramızda kalsın diye başlayan o sohbetlerin hiç o iki kişi arasında kaldığına da rastlanmamıştır. Yani geniş bir aralığa yayılır sözüm ona gizli kalması istenenler. Ve ne hikmettir bilinmez er ya da geç kişinin kulağına da gider söylenenler. İçinde doğruluk payı olsun ya da olmasın önce bireysel sonrada toplumsal güvensizliğin temeli atılmış olur. Ailenin huzurunu, şirketin eminliğini, toplumun birlikteliğini sarsar.

Dikkat edin: Sohbetin nasıl adlandırıldığına değil içeriğine dikkat edin: Aile ve arkadaş çevresinde dertleşme, keyif çatma adı altındaki sohbetlere; iş yaşamında da özellikle danışma, paylaşma, görüş alma başlıklı konuşmalara dikkat edin. Altından açık ya da gizli dedikodu olasılıkları çıkabilir.

Net olun: Bir dedikodu ile karşılaştığınızda tepkinizi koymakta net olun. Ya o konuşmayı kesin. Devam ediyorsa ortamı terkedin. İnsanların doğru bir davranışınız sebebiyle sizi dışlamasına, ayıplamasına, küçük görmesine aldırış etmeyin. Hangisini tercih edersiniz? Ayıba ortak olmak mı, doğru bir tepki sebebiyle ayıplanmak mı?

Tutarlı olun: İnsanlar sizin hiçbir koşulda dedikoduya dahil olmayacağınızı bilsinler. Konu, kişi, zaman ayrımı olmaksızın tüm durumlarda, tüm kişiler için ve tüm zamanlarda dedikoduyabulaşmayın ya da hayatınızdan çıkarın. İstisnası olduğu an gerisi gelir.

Samimi olun: İnsan yaşamından bir siyahlığı çıkardığında samimiyet testleri gelir. Dedikodu yapmama kararı aldıysanız acı ya da haz ile sınandığınız test anları olabilecektir. Örneğin; uzak bir tanıdığınızla ilgili olası bir dedikoduya karışmamakta rahat olabilirsiniz. Oysa duygusal yakınlığınızın olduğu kişilerde aynı dirayetli tavrı gösteremeyebilirsiniz. Yani duygusal olarak çok bağlı olduğunuz bir kişiyle ilgili durumda da dedikoduya bulaşmayın. Bunlar test anlarıdır. Düşkün olduğunuz kişi ya da hassas olduğunuz durumlarda dirayetli olun.

Yani dedikodu ne masumdur, ne normaldir, ne de olağan. Aynı yanlışı pek çok kişiyle paylaşıyor olmak da aklayamaz dedikoduyu. Girdiği yerde kök salar, o topluluğun ölümcül hastalığıdır. Bir anda götüren bir kaza değil, içten içe çökerten, kendini hemen belli etmeyen sinsi bir hastalıktır.

Yaşamdan yok edilmesi belki mümkün olmayabilir ama en azından kendi öykümüzde dedikodudan kaçabiliriz.

Haber: Deneyimsel Tasarım Öğretisi
donusumkonagi