Sigmund Freud
Psikanalizin kurucusu olan Freud'a göre kişiliğimizin temeli bilinçdışı dinamiklerde yatar. Bu dinamikler normalde farkında olmadığımız duygu, düşünce ve fikirlerden oluşmuştur. Freud, insanın davranışını belirleyen birincil bilinç dışı dürtüler olarak cinsellik ve saldırganlığı belirtmektedir. Bu iç güdüler idi harekete geçirmektedir. İd, Freud'un belirlediği üç kişilik tipinin ilkidir. Doğuştan var olan id, haz ilkesine göre yani acıdan kaçınıp haz arama ilkesine göre çalışmaktadır.
İdin gerçek dünya ile bağlantısı olmadığından iç güdüleri doyurmanın iki yolu vardır: Bunlardan ilki hoş olmayan durumları doğrudan ortadan kaldıran tepkisel davranışlardır. İkinci yol ise rahatsız edici durumlardan kurtulmak için insanın arzu gerçekleştirme yoluyla istediği şeyi zihninde canlandırmasıdır. Ego, idin gerçekle olan bağlantısını oluşturur akıl yürütmenin ve düşünmenin tümünü kontrol eder.Ego gerçeklik ilkesine göre çalışır, akıl yürütme yoluyla ego, idin isteklerini doyurmayı gerçek dünyada daha güvenli ve etkili bir yol buluncaya kadar erteler. Sadece id ve egodan oluşan bir kişilik çok bencil olup, sosyal yaşamda var olamaz. Freud'un ileri sürdüğü üçüncü kişilik yapısı olan süperego, kişinin ahlak bekçisi ya da vicdanı olarak işler ve kişinin toplum içinde var olmasını kolaylaştırır. Aynı zamanda egonun davranışlarını bir ideal olarak karşılaştırmasını sağlar. Freud, kaynağı cinsel dürtü olan enerjiyi libido olarak adlandırmaktadır. Çocuklar büyüdükçe libido vücudun belli bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Saplanma çocuğun oral, anal, fallik, gizil ve genital cinsel gelişim dönemlerinden herhangi birinde, bedenin o döneme özgü bölgesinden aşırı zevk alması ya da hiç zevk almaması ve cinsel enerjinin o bölgede kalması anlamına gelmektedir. Fallik dönemde ortaya çıkan karşı cinsten olan anababaya aşırı bağlanma ve aynı cinsten olan anababayı kıskanma ise kızlarda Elektra, erkeklerde Oedipus kompleksi olarak adlandırılmaktadır. Fallik dönem sonunda çocuk, cinsel davranışa ilgisini kaybettiği gizil döneme girer. Son olarak da birey olgun cinselliği temsil eden genital döneme girer.
Alfred Adler
Adler insanların doğuştan olumlu olduklarına ve sosyal ve kişisel olarak daima daha mükemmele ulaşmak için çabaladıklarına inanır. Önce kuramındaki kişilerin kendi kişisel zayıflıklarını ödünlemek için çalıştıklarını ileri sürmüş, daha sonra ise aşağılık duygularının önemini vurgulamıştır. Kişiler yaşadıkların yetersizlik duygularıyla tamamen hareket edemez hale geldikleri zaman aşağılık kompleksi yaşadıkları söylenebilir.
Daha da sonra Adler, kişinin hem kendi özel yaşamında hemde toplumda üstünlük ve mükemmellik için çabalamasının kişilik gelişiminde çok önemli bir rol oynadığı sonucuna varmıştır. Bu kişisel ve sosyal mükemmellik için çabalama süreci içinde kişi yaşam tarzı hailen gelecek olan bir dizi anlam ve inançlar bütünü oluşturmaktadır.
Carl Jung
Freud, idi, uyarılmalarla dolu bir kazan gibi görmesine karşılık Carl Jung bilinçdışı egonun güç kaynağı olarak görmektedir. Bilinçdışı, kişisel ve ortak bilinçdışı olarak ikiye ayrılır. Kişisel bilinçdışı kişinin gelişmemiş fikirlerini, bastırılmış düşünce ve yaşantılarını içerir. Ortak bilinç dışı ise, bir kuşaktan bir kuşağa aktarılmış davranış örüntüleri ve anıları kapsar. Yüzyıllar boyunca insan düşüncesi arketip adı verilen belirli düşünce biçimleri geliştirmiştir. Bu arketipler zihinsel imgeleri veya temsili mitolojik biçimleri oluşturur. Jung'un tanımladığı pek çok arketipten biri olan persona kişiliğin şekillenmesinde önemli rol oynar. Persona kişiliğimizin diğer insanlar tarafından görülen kısmı, diğer insanların karşısında taktığımız maskedir. Diğer önemli iki arketip ise anima ve animustur. Anima erkekteki kadınsı özelliklerin, animusta kadındaki erkeksi özelliklerin ifadesidir. Ayrıca Jung'a göre insanlar dış dünya ile bağlantı kurarken dışa dönükler ve içe dönükler diye ayırır. Dışa dönükler diğer insanlar ile içe dönüklerde kendileri ile ilgilenir.
Karen Horney
Horney'e göre kişinin algılanan veya gerçek tehditlere tepkisi olan kaygı, cinsel dürtü veya libidodan daha güçlü bir güdüdür. Kişilerin duygusal sorunlarıyla başa çıkmak için kullandıkları yolar veya nevrotik eğilimler vardır. Bu eğilimler, boyun eğici, saldırgan ve kopuk kişilik tipleri olarak ortaya çıkar. Kadın ve erkek özelliklerinin biyolojik kökenli olduğu iddialarını da sorgulayan Horney kadınları erkeklerden ayıran kişilik özelliklerinin kültür tarafından belirlendiğini öne sürmüştür.
Yer imleri