Onun işine bağlılığına, çoşkusuna ve başarılı işler yaratma arzusuna şapka çıkarıyorum ama abartmamak lazım zira birilerini bir şeylere zorlarken tabi kendisini de zorluyor ve ruhen ya da bedenen bu zorlanmalara dayanamadığı anlarda ise işte böyle yorgan döşek oluveriyor.

Oysa biraz sabretmeli… zamanla yarışmakla birlikte bazen durup dinlenmeli, tabiî ki işiyle ilgili ya da içiyle ilgili heyecanını kaybetmeden dinlenmeli.. Soğumamalı.. Gülen yüzü solmamalı… Zoraki değil gayet içten gözlerle gülümseyebilmeli…

Bedensel hastalıkların bir çoğu ruhun incinmelerinin içine atılmasından kaynaklanıyor. Zira insanlar gergin yada hüzünlü anlarında iyi ve kaliteli nefes alamıyorlar… Vücuda daha az oksijen girerse beyin ne kadar sağlıklı çalışır ki ?

Sonra bu dönemlerinde hareket etmiyorlar.. insan bedeni harekete yönelik tasarlanmış ama onlar yürümüyorlar.. tek yaptıkları o bedeni yatırmak… Yemeği iyi çiğnemiyorlar ve sindirim yükünü mideye yüklüyorlar.. Hatta bazen yemek bile yemiyorlar ya da bu dönemlerde tek taraflı besleniyorlar ve uyuşuklanan bedenlerini harekete geçirsin diye bol bol kahve çay tüketiyorlar…

Sonra gün geliyor hayalleri kırılıyor ve vazgeçiyorlar.

Oysa kararlarını verirken tek bir yöne ya da bir şeyin bir yönüne bakmamalı insan.

Bir ağacı tanımlamaya kalksanız hangi haline göre karar vereceksiniz… Kış mevsiminde yapraklarını dökmüş kuru dallarına bakarak mı? Yoksa yaz mevsimindeki yemyeşil haline bakarak mı?

Sadece kuru haline bakıp ta ağacı ondan ibaret saymak nasıl bir hata olur du ?

Oysa bir işin bir veya birkaç yönüne bakıp yada insanların sadece bir hallerine bakarak ne çok kararlar vermişizdir değil mi?

Birinin ya da bir şeyin bir yönüne bakıp geneli hakkında fikir yürütenlere bir daha düşünmelerini tavsiye ederim…


Sarp KAYA