Geçende okuduğum yazılarda Türkler ve Amerika kıtasındaki eski uygarlıklardan İnka, Maya, Aztek ve Kızılderililer'in aynı soydan geldiği hakkında bilgiler vardı.Bende bu ilginç notları sizinle paylaşmak istedim. Türkler Anadolu'ya gelemden önce Orta-Asya ve Sibirya da yaşarken şamanizm dinine mensuptular. Amerika kıtasındaki eski uygarlıklarda şamanizme mensuptular. Türklerde görülen bozkurt destanı kurt ve atlara duyulan saygı bu uygarlıktada görülüyor. Yıllar önce dünya bu coğrafik şekilde değildi ve K. Amerika ile asya arasında bir bağlantı vardı. Araştırmacılar bazı insanların bu yolla Amerika kıtasına gittiğini savunuyor. İşin ilginç olan tarafı ise bu uygarlıklar ve Türkler de olan ortak kültürdür. Mayalıların törenlerde kullandığı ay yıldızlı davullar ve güneşe tapmaları acaba ortaasya güneş kültü ile mi ilgili. Atatürk 1935-1937 yılları arasında Tahsin Mayatepek'i Amerika kıtasına yollamış ve bu benzerlikleri rapor etmesini istemiştir. Tahsin Mayatepek'in asıl soyadı Mayatepe dir. Ancak Maya uygarlığında kulalnılan tepek Türk uygarlığında tepe anlamına geldiği için Atatürk tarafından soyadı değiştirilmiştir.

Kızılderili ve Türk uygarlığı arasındaki Benzer kelimelerin birkaçı

Kızılderili Türk

Tepek Tepe
Yatkı Ev,yatılan yer
Yu Su
Tete Dede
Tamazkal Hamam,temiz kal
Kuşa Kuş
Türe Töre
Yanunda Yanında
Aş Aş(yemek)
Atış-ka Atış

Mu kıtası

Mu kıtası ilk kez İngiliz Ordusunda bir subay ve kaşif olan James Churchward tarafından ortaya atılmıştır. Söylenenlere göre Tibet Tabletlerinde bu kıtanın varlığını savunan yazılar vardır. İlginç olan şudurki Tibet tabletlerindeki yazı ile Amerikadaki uygarlıklarla aynı idi ve Türkler de bu kıtadan gelmekteydi.

Bazı görüşler şunlardır

# Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
# Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
# Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
# Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
# Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.
# Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
# Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
# Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
# "Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.[18]
# Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı..
# Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.[20]
# Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu.[21] (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)

Ayrıca bir diğer ilginç olanda burdan yapılan göçlerin çoğunlukla Orta-Asya,Anadolu ve Mısıra yapıldığıdır. Ayrıca Mu ve Atlantis kıtalarınında benzer odluğu savunulmaktadır. Mısır uygarlğında piramitleri araştırır iseniz bu uygarlığın nasıl bir uygarlık olduğuna şaşıracaksınız. Bazı araştırmacılar Mısır eserlerine bakıldığında eserlerin bir gençlik çağı olmadığını ve usta bir şekilde yapıldığını iddaa eder. Yani Mısırlıların bir yerden göç ederek bu yere varması muhtemeldir.

Tahsin Mayateperk (Mayakon), Türk dilini Tetkik Cemiyeti Başkanı İbrahim Necmi Dilmen ile yazışmalarından sonra Atatürk'e 7-8 adet rapor göndermişti. Bugüne kadar 7. rapordan 13. rapora kadar ulaşılabilmiştir. Turan Dursun 1978 yılında 14. rapora ulaştığını açıklamış ve bununla ilgili bir inceleme yazmıştı. Mayatepek raprolarından 7 numaralı raporda Churchward'ın kitaplarından bahsedilir. 1. raprodan 5. rapora kadar bulunamamıştır. Başka rapor olup olmadığı bilinmemektedir.

Meksika’ya maslahatgüzarı Tahsin Mayakon, 2 Mart 1936 tarihinde Churchward'ın kitapları ile ilgili 7. raporu Atatürk'e sunduğunda Atatürk, Churchward'ın kitaplarını getirtmiş ve 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek Türkçeye tercüme ettirmiştir.[33] Mayatepek raporlarının geri kalanları Maya kültürü ve dili ile ilgilidir. Tahsin Mayakon, Meksika’da Maya kültürünü incelemiş, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı.[33] Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu). Bunun üzerine Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir.[34] Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu.[kaynak belirtilmeli] Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter halinde toplayarak Atatürk'e gönderdi. [33]Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu[2] (No:57-56) Üçüncü defter kayıptır. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu.[kaynak belirtilmeli]

Tahsin Bey, Atatürk’ün isteğiyle 1935 senesinde Meksika Büyükeliçiliği’ne atandı. Ancak Büyükelçi Tahsin Bey’in Vazifesi çok daha farklıydı; Mustafa Kemal Atatürk Tahsin Bey’i Mu Kıtası, Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirmişti. [33]

Bazı yazarlar tarafından Atatürk'ün Churchward'ın tezlerine önem verdiği iddia edilimektedir.[33][35] Buna karşın Atatürk 20 Eylül - [25 Eylül]] 1937] tarihleri arasında yapılan Türk Tarih Kongresinde konuyu dile getirmemiş, en yakınlarındaki Afet İnan'a bu konudan bahsetmemiş ve Türk dili Tetkik Cemiyetine konuyu incelemesi için talimat vermemiştir. Sadece Churchward'ın kitaplarının çevirilerini okumakla ve her zaman yaptığı gibi sayfa kenarlarına notlar almakla yetinmiştir.

Bazılarını ben yazdım bazıları ise alıntıdır. Ama gerçekten kafa karıştırıcı bilgiler. Benim gibi Tarih ve Arkeolojiye ilgi duyanların kesinlikle öğrenmesi gereken bilgiler olduğuna inanıyorum. Umuyorum ilerde bende buraları gezip araştırmalar yapacağım.