Kişi yaşam evresinde bazen inanılmazları ve mucizeleri yaşamaktır. Bu kendi yaşamımda olduğu gibi.

10 Yaşında Zeynep Kamil Hastanesinde yapılan yanlış omurilik ameliyatı ile belden aşağı felç kalmamla birlikte, on bir sene süren hastane hayatım en zor devrelerden biriydi. o Dönem babamın vefatı ile ailemin dağılması ayrı bir sürpriz oldu yaşamında. Bir çocuk ruhu ve donukluğu ile o dört duvarlar arasında hastaneden çıkacağım 1981 yılını bekledim. Onbir yıl aradan sonra hastaneden taburcu olduğumda, hastane çıkış kapısında tanımadığım bir dünya ile karşılaştığımda ayrı bir korkuya kapıldım. Sanki hastanede bir güvendeydim ama şimdi ne olacaktı. Tanımadığım dünyada yaşam mücadelesine girerken neler kaybedeceğim veya yaşayabilecek miyim düşüncesindeydim.

Evet, eve geldiğimde kendimi hapsetmiştim, dışarı çıkmaktan ve insanların benimle alay etmesinden endişe ediyordum. Beynimi dondurup yarım yamalak okuma yazmamı ilerletmeye gayret etmeye başladım. Hayat devam ediyordu ve ruhum bir şeyler başarmalıyım inadındaydı.

Daha sonra bir daktilo aldırdım. Kendimce bir şeyler karalamaya ve yazılar yazarak bunları gazetelere, radyolara göndermeye başladım. Bu yazılarım gazetelerde ve radyolarda yayınlanmaya başlayınca günde yüzlerce mektup gelmeye başladı. Onlara cevap vermeler, dostluklar kurmalar, derken kendimi engelliler yararına mücadele eden kişi olarak geliştirmeye başladım.

Hayatımda bir çok gelişmeler hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Bir gün kapı çaldı. Seçmen görevlisi güzel bir genç bayanı evimde kayıtlar için konuk ederken, onunla ileriki yaşamımda evlenip eşim olacağı, biri kız 2 çocuk sahibi bir baba rolüne kavuşacağımı nerden bilebilirdim, düşünmek bile hayaldi. Kendisi aynı zamanda Su Ürünleri Mühendisiydi.
Evet, seçimin getirdiği bereket ile 2 yıl arkadaşlığımız oldu ve baktı herhalde ben nazlanıyorum, evlenmeye niyetim yok, 1989 yılının bir son bahar sabahı saat 7.30 da beni kaçırdı.

Tabi bu kaçış kolay olmadı. Eşimin ailesi bu evliliğin oluşmaması için büyük mücadele verdi ama biz 2 kaçak olarak zoru başardık ve nikah dairesinde tanımadığımız 2 şahit bularak normal bir üst başla giyim tarzıyla evlendik.

Şuan tatlı mı tatlı şeker gibi 11 yaşında üstün zekalı Emirhan adında oğlum, kendisi bu sene 5. sınıfa geçtiı ve bir sürü taktir getirdi, bir de 9 yaşında sarışın kıvır kıvır saçları olan anası gibi nazlı bir canavar gibi kızım var ve ona aşığım. O da 3’e geçti.

Benimle evlendiği için kızını red eden aile çocuklarımızın olmasına rağmen 12 yıl sonra kızını kabul kabul etmek zorundayız. Dert etmiyorum, önemli olan 17 yıldır sağlıklı süren evliliğimi.

Daha sonra baktım olacak gibi değil, kendimi geliştirdiğim engelliler dünyasında yaratıcılığımı kullanmak istedim ve 1993 yılında eşimle beraber 7 arkadaş Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneğini kurduk.

Sene 2007, geçmişi ve bu günü düşünüyorum. on bir yıl süren hastane hayatımdan sonra geldiğim konum. Verdiğimiz mücadele sonucu devrimsel dev eserlere imza attık. Binlerce engelli kardeşimize yardım edebilmenin gururunu ve sevincini yaşadık. Belki de en güzeli, hayatı tehlikede olan veya tekerlekli sandalye konumunda olup, ekonomisi olmadığı için ameliyat olamayanlara umut olduk ve artık ettiler. Şimdi kendileri birbirlerini görüyorlar ama beni hala kabul etmişler değil. Hayatın gerçeklerini onlar benim için yürüyor.

Merkezi kararlarla bu işin olmayacağı kanısıyla 8 yıl önce yola çıktım. 8 Yıldan beri her hafta bir İl'de o İlin Valisi, Kaymakamı ve Belediye Başkanları ile derneğimizin topladığı yardımları dağıtmaya başladık. Hiç ara vermeden sürdürülen bu serüvende kar, kış, heyelan, çığ ve araçlarla takla atmalara rağmen yolları büyük bir aşkla sürdürdüm. Bu serüvende güneş üzerime yüzlerce kez doğmasına rağmen birilerinin umudu olmalıyım mücadelesi devam etmektedir. 75 İl yüzlerce İlçe bitti. Şimdi Şırnak ve Hatay yolları beni bekliyor.

Evim çok yakın ancak gece gündüz süren çalışmalarımdan dolayı eve 2 yıldır gidemiyorum, çocuklarımı ancak eşim getirdiğinde görebiliyorum. Beni anlayışla karşılayan ve büyük özveride bulunan saygı değer eşime bu arada şükran borçluyum. Kendisine bu yola çıkarken, benim çocuklarımın çok şanslı olduğunu ancak binlerce benden yardım bekleyen çocuklarımın daha olduğunu belirterek beni anlayışla karşılamasını istedim.

Bugün sanayileşme noktasında yatırımlar yapmaya ve yeni projeler geliştirmeye çalışan derneğimiz artık Uluslararası boyutlarda kendinden söz ettirmektedir. 165'i Devlet ödülü olmak üzere 200'ün üzerinde ödül aldık. www.bedd.org.tr wep adresinde görüleceği gibi büyük başarılar elde ettik. Kurucusu olduğum dernekte halen genel başkanlık yaparken, yaşadığım sürece Ülkeme hizmet etme ve gerekirse karış karış yardım dağıtımına devam edeceğim.
Hayatımdan kesitler vermemin nedeni, beni tanımanızı istedim. İnsan yaşamında neler olduğu ve her şeye rağmen hayatın devam ettiğini görüyoruz. Bütün zorluklara rağmen yaşamın üstesinden gelip ayakta kalmasını, başarılar elde etmesini, çevremize umut olmasını becerebiliriz. Yeter ki sevgi ve aşk içimizden eksik olmasın. Bana acımanız için bu satırları yazmadım. Çünkü ben çok güçlüyüm. Belki tekerlekli sandalyede 37 yıldır hayatımı sürdürüyor olabilirim ama çoğu insana nasip olmayan bir aşkı ve hayatı yaşıyorum.

Bu güne kadar beni yalnız bırakmayan ve mücadeleme destek olan bütün gönül dostlarımıza şükranlarımızı bir borç biliyorum.

UMUDU VE SEVGİYİ HER ZAMAN İÇİMİZDE YAŞATALIM.

Sevgiyle Kalın.

Kemal DEMİREL

............
bu yazıyı yukarıda yazılı site adresinden hiç değiştirmeden kopyaladım(cümle düşüklükleri bana ait değil yani..)
bu yazıyı okuduğumda sağlıklı iki evladımla (şükürler olsun)ve eşimle bir pazar kahvaltısından kalkmıştım.gazetedeki küçücük ilan dikkatimi çekti ve siteye bakma gereği duydum.ve bir daha anladım, bazen okadar kör ve sağır olabiliyoruzki farkında bile değiliz.az önce dert olarak gördüğüm ve kendime sıkıntı yarattığım konulardan utandım.bu çok küçücük bir örnek.daha kötü ve vahimleri var.şükretmeyi unuttuğumuz anda yaşam sevincimizi ve umudumuzuda kaybediyoruz..hayat anlamsız geliyor.ama unutmayalımki hayata anlam katmak bizim elimizde....