Hasta, Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanterini yanıtlamayı tümüyle reddeti. Rorschach, Cümle Tamamlama ve Resim Çizme Testlerinde yapmacık davranma eğilimi saptandı. Bunun yanısıra çevreden ilgi ve sevgi beklentilerinin fazla olduğu, bağımlı kişilik özellikleri taşıdığı biçiminde değerlendirme yapıldı. İzleme Hastaya yatışında depresif bozukluk ve psikotik bozukluk tanıları kondu ve daha önce kullanmadığı paroksetin 20 mg/gün, risperidon 6 mg/gün ve ayrıca anksiyetesi için diazepam 10 mg/gün başlandı. Hastanın serviste yattığı üç ay boyunca paroksetin 60 mg/güne, risperidon 12 mg/güne dek yükseltildi. Hastanın cin görme ve cinin sesini işitme biçimindeki yakınmaları sağaltıma karşın giderek şiddetlendi. Sürekli tedavi ekibinin fark etmediğini ama kendisinin çok sıkıntıda olduğunu belirtiyordu. Bu arada, özellikle tedavi ekibinin toplu olarak bulunduğu toplantılarda depresif belirtilerin arttığı gözleniyordu. Bu nedenle, tedaviye bir duygudurum düzenleyici eklenmesine karar verildi ve daha önce kullanmadığı karbamazepin 200 mg/gün başlanıp, kan düzeyi takibi ile 400 mg/güne çıkıldı. Ancak depresif belirtiler aynı şiddette sürdü. Bu arada zaman zaman tedavi ekibinden kişileri ya da hekimini anımsamadığını söylüyor, ya da anımsamadığını belirten davranışlarda bulunuyordu. Kendisini izleyen hekime hemen her gün özgeçmişi ile ilgili değişik ve çok renkli, dramatik öyküler anlatıyordu. Bu öykülerden birisi yirmili yaşlarda iken babasına ait olan araba ile yola çıkarak sıkıntısını yenmek için 5-6 arabaya birden kasıtlı olarak çarpmasıydı. Daha sonra aslında canı sıkıldıkça 2-3 yılda bir trafiğe çıkarak çok sayıda arabaya isteyerek çarptığını ve bu biçimde çok sayıda araba parçaladığını ekledi. Bir başka öyküde ise, araba kullanırken bir kamyonun önüne çıktığını ve arabasıyla birlikte kamyonun altında kaldığını anlattı. Olay yerinde “öldü” sanılarak üzerine gazete örtüldüğünü ve bu biçimde saatlerce yolda yattığını, morga götürülürken son anda yaşadığının fark edildiğini belirtti. Bunun dışında ilk eşi ile ilgili olarak eşinin kendisini eve hapsedip yıllarca ev dışına çıkarmadığından ve beyin kanaması geçirtecek kadar dövdüğünden söz ediyordu. Aynı öykü daha sonra tekrar konuşulduğunda ayrıntıların değiştiği fark ediliyordu. Hiçbir öykü için tanık bulunamayışı dikkat çekiciydi. Yatışının üçüncü haftasında klinik penceresinden gördüğü tüm bacaları sayma, tüm evleri sayma gibi kendi deyimi ile "takıntıları" olduğunu belirtti. Ancak buna tedavi ekibinden kimse tanık olmadı. Hasta, üç aylık izlemenin sonunda belirtilerinde düzelme olmadan taburcu edildi. Kesin tanı için hastanın uzun süreli izlenmesine karar verildi. Ön tanılar arasına psikotik bozukluk, depresif bozukluk ve yapay bozukluk alındı. Hastane çıkışı sonrası haftada bir yapılan düzenli görüşmelerle altı ay izlendi. Her görüşmeye yoğun bir sıkıntı ile geliyor ve yatış isteğini dile getiriyordu. Yatışının uygun olmadığı söylendiğinde ise, özkıyım düşünceleri olduğunu, denememek için kendisini zor tuttuğunu ve birkaç kez tam özkıyım girişiminde bulunacakken eşi tarafından engellendiğini belirtiyordu. Cinin sesini eskisinden de fazla duyduğunu, davranışlarının cinin denetimine girdiği zamanlarda cinin isteği ile özkıyım yapabileceğini ve bunu ancak hastane yatışı ile önleyebileceğimizi söylüyordu. Bu arada halıdaki desenleri ve evdeki bardakları tekrar tekrar saydığını ve bunu saçma bulsa da engel olamadığını belirtiyordu. Ancak eşi hastanın bu tür davranışlarını hiç görmediğini belirtti. Üç ay yatarak ve altı ay ayaktan izlemenin sonunda hastaya yapay bozukluk tanısı kondu ve tüm ilaçlarının azaltılarak kesilmesine karar verildi. İlaçların dozlarının azaltılmasının ardından belirtilerde herhangi bir değişiklik olmadı. Yapay bozukluk tanısı konduktan sonraki ilk görüşmelerde yalnız destekleyici yaklaşımda bulunuldu ve hastanın yüzleştirilmesinden kaçınıldı. İlerleyen görüşmelerde hastanın sosyal ve mesleki işlevselliğinin geliştirilmesi ve korunması için önerilerde bulunuldu. Yatış isteklerini yineledikçe yatış gerektiren bir hastalığının olmadığı ve getirdiği yakınmalar ile başa çıkabilmesi için kendisine yardımcı olunacağı ancak bunun hastane yatışı ya da ilaç tedavisi ile olmayacağı anlatıldı. Hasta bu görüşmenin ardından kontrollere gelmeyi bıraktı ve bir daha hastanemize başvurusu olmadı. Kendisi ile tekrar iletişim kurulamadı.
Kaynak: http://lokman.cu.edu.tr/psikiyatri/d...t/2004/249.pdf