askerde vardı bir arkadaşım. temizlik takıntısı vardı ama öyle böyle değil.
lavoboda ellerimizi yıkardık, ben oradan duş almaya giderdim, duştan çıktığımda halen lavoboda elini yıkarken görürdüm.
20'li yaşlarımda net olarak başladı OKB pisliği; şimdi 26 yaşındayım; evet o bir pislik ve benim temizlik takıntım var, azar azar ve sinsice hayatıma
giren bu hastalık her geçen gün çoğaldı ve hayatımı mahvetti, yaşanamaz hale getirdi. Hep Allah'ım daha kötüsü olamaz deyip dehşete düştüğümü ve daha kötülerini yaşadığımı bilirim. Her yolu denedim ilaç, psikolog sonuç takıntılarda bi gelişme var evet ama olumsuz yönde ve henüz 26 yaşında titreyen eller, bıraktım ben de tedaviyi yaklaşık 4 aydır ne ilaç ne doktor... Sonuç Okb çok eğleniyor benimle; hiç bi halt yapamıyorum, yürüyebilen yatalak hastalara dönüştüm, evet; abartmıyorum. Onların eli ayağı tutmadığı için bişi yapmıyorlar, ben de Okb yüzünden; sadece beden temizliğimle öyle meşgulüm ki ve üstelik yine de temiz hissedemiyorum, hiç rahat hissedemiyorum, öfke kusuyorum çevremdekilere çaresiz hissediyorum ve onlara öyle muhtacım ki ve sevdiklerimi bu berbat hastalık yüzünden öyle kırıyorum ki, rahat etmem için ellerinden geleni yapıyorlar üstelik. Koskoca evde hiç bir yere dokunmadan öyle dikkatli hareket etmek hiç kolay değil, bi deneyin hiç bir yere dokunmadan yine de acabalar beyninizi kemirirken yaşamayı bi deneyin, nasıl acı çektiğimi anlayabilir misiniz? Anneme en son ne zaman dokundum hatırlamıyorum, ne zaman sarıldım ne zaman öptüm... İnsan annesine bile böyle uzak kalmak zorundayken herkesten kaçarken sevgiye muhtaçken sevdikleriyle bi arada onlara hasretken nasıl yaşayabilir? Yaşıyor işte, yaşıyorum işte, yaşamak buna denirse...
kamera stop! yalnızlığıma kapalı gişeyim..
askerde vardı bir arkadaşım. temizlik takıntısı vardı ama öyle böyle değil.
lavoboda ellerimizi yıkardık, ben oradan duş almaya giderdim, duştan çıktığımda halen lavoboda elini yıkarken görürdüm.
Büyük aşklar ya sonsuzdur, ya da O’nsuz!.
Bu, sen istemeden başına gelen bir durum, bir imtihan, hiçbir imtihan karşılıksız kalmaz. Mutlaka hayatını zehreden bu illetin ödülünü de bir gün alacaksın....Etrafındakileri kırdığuını bile bile, onların haklı olduğunu bile bile buna devam etmek acı verici olsa gerek. Etrafındakiler insan, normal olan onların davranışları, normal olan mikroplu kapı kolları, kumadalar, telefonlar, rendeler, bardaklar, normal olan mikrobun varlığı, biliyorsun ki anormal olan sensin. Kırma artık aileni. son ver bu illete, doktor hangi ilacı veriyorsa kullan, zaten yaşamıyorsun ki sen....Bak bugünden itibaren radikal bir tedaviye başla bence. Git o iğrendiğin kumadayı yala. Dilini değdir, tuzlu ve plastikimsi bir tat gelsin, cezalandır kendini, hakettim de, yavaş yavaş kirleri hayatına sok. Yoksa yakında hayatını elinden alacak bu hastalık.
Haklısın; hayatımı çoktan elimden aldı bu hastalık. Yapamıyorum; yapamadığım şeyleri yapicam diye kararlar alıyorum fakat bunu gerçekleştiremiyorum. Sanki bi güç benim dışımda bi güç yönetiyor beni. Canım çok yanıyor üstelik çok saçma birşey bu. Çok kolay vazgeçilinebilir gibi gözüken fakat hayatı ele geçiren birsey bu. Yaşama sevinci denen şeyin zerresi kalmıyor. Her an yinelenen düşünceler... ve çok yoruldum.
kamera stop! yalnızlığıma kapalı gişeyim..
Yaşadıkların için gerçekten çok üzüldüm. Tekrar bir uzmandan yardım almayı düşünmüyor musun? Bu şekilde bir hayat gerçekten çok zor.
Peki ne yapacaksın, planın nedir bundan kurtulmak adına. 60 yaşında bir teyze olduğunda nasıl bir tablo çıkacak sence karşına. Takıntıların böyle lanet bir özelliği var. Kişi her zararını bildiği, şiddetle kurtulmak istediği halde kurtulamıyor. Peki şeytan azapta olsun biraz da, kurtulmayı deneme, memnun etme sana vesvese veren şeytanı. Şikayet etme.....Ayrıca ben de evde yemekte parmağını yalayan anne babamı uyarırım. Dolma sararken kumandayı yağ içinde bırakan anneme kızar, kolonyalı mendille silerim kumandayı. Bir miktar bende de var bu takıntı ama üzerine düşmüyorum, yoksa beni yutar.
Yer imleri