Öncelikle merhaba arkadaşlar.
Bu kardeşimin nicki,onun tavsiyesi üzerine yazma gereği duydum.
Biz 2 kardeşiz ve OKB illeti ile çok uzun süre mücadele ettik,sanırım genetik yatkınlıktan ikimizde beraber belirmişti.
Şu anda ikimizde birçok mutlu insandan daha mutluyuz.Bunu bir kerede,herşeyiyle size anlatmak istiyorum.
Öncelikle ben Resul Derman. Eczacıyım.
Hastalık hepinizde olduğu gibi bendede ansızın ortaya çıktı ve bu benim üniversite hayatımın 2. sınıfa tekavül etti.Hastalık sırasında yaşadıklarımı anlatarak ne vakit çalmak nede yer kaplamak istiyorum.
Dikkat çekmek istediğim,EVET BU HASTALIK YENİLEBİLİR.
Ne kadar çok acı verdiğini,hayatı ne kadar boş bir hale getirdiğini veya okudugum üzere maviyeşil arkadaşımızın belirttigi gibi 40-50-60 depresyon ölçeklerinde ne kadar gezindirdiğinden birebir yasadıgımız için haberdarız.
Şimdi başlıyoruz. Birebir kendi uyguladığım yöntemi anlatacağım.
***-Hastalığımızı %100 olarak ele alıyoruz ve çeşitli bileşenlere ayırıyoruz.
1) %50 biyolojik sorunlar
2) %40 psikoterapik sorunlar
3) %10çevresel kosullar
Bunlara ''aman ya yine aynı şeylerden bahsediyor'' diye önyargıyla yaklaşmayın.Bunu uygulayıp basardıgınızda aslında ne kadar basit olduğunu göreceksiniz.
Başlıyoruz...
1) hastalığın neredeyse yarısını kaplayan biyolojik sorunlar:
Hepimizin bildiği gibi ''serotonin '' adı verilen nörotransmitter maddenin işlevsizliği/yetersizliği vb nedenlerle açığa çıkan durum.
İlk olarak kabul ediyoruz,biyolojik olarak bi eksikliğimiz var.
Bu noktada ''en önemli şart olan İLAÇ KULLANIMI'' konusu ön plana çıkıyor.
Kendi eğitimimim boyunca ve takip eden zamanlarda incelediğim kadarıyla bu hastalık ilaçsız çok zor yenilir.
Kesinlikle psikiyatrın önerdiği ilacımızı düzenli ve belirtilen ivmelerle artacak şekilde kullanıyoruz.
Belirli bir süre sonra etkisini göstermeye başlayacak.
Ama tabiki yeterli değil.
İlaç kullanımı tek basına yeterli mi?
Çok nadirde olsa yeterli olabiliyor ama %95 lere varan oranda ilaç kullanımı tek basına yeterli değil.
Bu kısımz üzerinde çok durmayacağım,zaten herşey apacık bu konuda ve bir psikiyatr edasıyla yaklaşmam en azından bu konuda çok yanlış olur.
2)Psikoterapik sorunlar.
İşte arkadaşlar dananın kuyruğunun koptuğu yer budur.
2 senedir not aldığım ve hayatınızı nasıl değiştirdigini bizzat göreceğiniz önemli bilgileri paylaşacağım.
Lütfen önemseyin.
-ÖNYARGILARI YIKIN : Ben hastayım,iyeleşemeyeceğim, bende biyolojik dengesizlik var,ne yapsamda hep karşıma cıkacak.>>bu fikirleri barındıran arkadaşlar bu sayfayı kapatsın hiç okumasın,bir diğer kısıma geçecekse bu fikirleri kafasından attıgından emin olsun.
-YIKILAN ÖNYARGILARDAN SONRA : psikiyatrımın aklımda kalan tek sözü:
''OKB NİN EN ÖNEMLİ NEDENİ KORKUDUR''
Kısaca korku,şüphe,sayma vb . obsesif davranışlarımızın temelinde ''KORKU '' var.
>kirlendiğinden şüphelenen insanın korkusu(korkuyu yenmek için yıkanması ''komplse düşünce'') , zarar vermekten korkan insnanın korkusu ,metafizik takıntıları olan insanın metafizik korkuları vb.
Bu düşünceler herkezin aklına geliyor arkadaşlar.Yani sandığımız gibi sadece biz düşünmüyoruz bunları.Tek fark ise bu düşünceler bizde korku unsurunu daha fazla tetiklediği için hali hazırda dengesiz olan serotonin miktarı iyice dengesizleşiyor ve depresif durumlara yolculuk baslıyor.
İşte beyin yapısı burada devreye giriyor. Beynimiz ortalama bir düşünceyi 21 günde tam anlamıyla alışkanlık haline dönüştürüyor. Sağlıklı olarak nitelendirdiğimiz biyolojik olarak herhangi bir eksiklik hissetmeyen insan,çok fazla değişmeyen serotonini sayesinde ufak korkularla ''olağan'' bir olay gibi görüp bunu atlatabilirken,biz biyolojik olarak hasarlı insanlarda bunun korkuya dönüşümü daha hızlı ve daha büyük boyularda gerçekleşiyor.
Devir daim şeklinde o korkumuzu yenene kadar beynimizde döndürüyoruz,çünkü serotonin dengesizliği korkumuz nedeni ile iyice dengesizleşyor.Bunun yenmemiz lazım,yoksa mutlu olamayız.Beyin bunu şartlıyor. İşte ardı arkası gelen günlerde bu düşünceyle yatıp kalkıyoruz ve dediğim gibi ortalama 21 günde artık olağan bir korku halini alıyor.
Aslında eğer dananın kuyruğu kaldıysa kalan kısmıda burada kopuyor.
''Tüm psikiyatrik kitapları bir lego olarak düşünün ve bu lego sonucunda olusturacagınız devasa sistem ''KORKUNUN YENİLMESİ GEREKTİĞİ'' gerçekliğidir.
Bu cümleye dikkat arkadaşlar,benim dönüm noktam burada gerçekleşti.
Kanser olabilirim,ölebilirim >korku , şurdan burdan kan sperm bulaşabilir> korku, şurası tam temiz olmadı >korku , Allah�a küfrederim> korku vb . yüzlerce çeşidi.
*Korkuyu bireysel ele almayın,kavramsal olarak ele alın
Yani: Sahip olduğunuz obsesyonun korkusu bir hiç,bir aldatmaca. Bireysel obsesyon korkularının hepsi aldatmaca,tek gerçeklik var korkmamak gerçeğini irdelemek.
Burda kuantum düşünce tekniğine giriyorum(birçok psikiyatr bunu önerir)
*kuantum düşünce tekniğine göre düşünceler kontrol edilebilir.
İnsan olması gerektigine inandığı kişi olabilir,bunuda bilimse olarak şu şekilde anlatır:
İnsan doğduğunda sadece ��öz�� adı verilen katmandan ibarettir. Her tanıdığı,gördüğü,yetiştigi çevreye baglı olarak ��öz�� üzerine bir ��ego �� katmanı inşa eder.
Ailesinde sürekli şiddet unsurları dönüyordur, şiddetten korkar bir hale gelir.
Ailesinden birçok kişide kanser vakalrı görüşmüştür, kanserden korkar hale gelir.
Sürekli aldatan bir babaya sahiptir,insanların hepsinin aldatacagına innaır.
Doğuşta bu fikirler yoktur(öz hali)
Bu yüzden öz doğruyu,gerçeği,mükemmelli,mutluluğu simgeler.
Ego ise,korkuyu,güvensizliği,mutsuzluğu yani negatif tüm düşünceleri simgeler.
Ve bu öz-ego ilişkisi bilişsel psikoterapinin temelini oluşturur. Öz-güveni simgelerken, ego-korkuyu simgeler.
Mükemmelliyetçi insanlarda ego maximum boyutlardadır,yani korku. İşte bu yüzden obsesif kompulsif kişilik oluşur.
Birde biyolojik etkiler söz konusu ise; obsesif kompulsif bozukluk oluşur.
*Öz-ego ilişkisinin yaşam süresinde yaşananlara bağlı olarak değişimi,tersinir bir durumdur.
Burada can alıcı nokta,genel alışkanlığın 21 günde oluştuğu gerçekliğidir.
Bir köpeğe 21 gün boyunca zil çalıp yemek verirseniz, izleyen günlerde her zil çaldıgında yemek geleceğini düşünecek ve agzından salyalar akacaktır.
Yemek vermeyi kesince devam eden 21 gün boyunca salyalar azalan şekilde devam edecek 21 gün sonunda sıfırlanacaktır.
Yani> Alışkanlık oluşumu ve yok olması
Oluşturduğumuz egoda belirli sürede oluştuğuna göre belirli sürede yok olacaktır,yani alışkanlık olarak nitelendirdiğimiz ego.
Hastalığa giden yoldaki en önemli dostumuzun ��KORKUMUZUN BEYİN TARAFINDAN ALISKANLIK HALE GELMESİNE ENGEL OLMAK �� düşüncesi olduğunu kabul ederek yola devam ediyoruz.
*****Korkuyu alışkanlık haline getirmeyi engelleyen mucize sözler:
Evet bu hastalığın yenilmesinde bu sözler hayati derecede önemli.
İşte bu sözler: Birçok psikiyatrın ortak gözleminde baglı olarak olusturulan ve bende mükemmel şekilde işe yarayan : ��BIRAK GELSİN ��
BIRAK GELSİN ; inanabiliyormusunuz bu cümlenin etkisine.
Hangi düşünce olursa olsun bırakın gelsin, önemserseniz derine inerseniz egonuza yüklenirsiniz,beyin korku unsuru olarak algılar.
Şu şu olacak neticesinde öleceğim: bırak gelsin. Alt tarafı ölürsün. Acı içinde yaşayacagına bi kere bunu yasarsın.
Şu şu olacak şu bana bulaşacak: bırak bu düşüncede gelsin.alt tarafı düşüncedir.
Gece kalkıp annemi öldürürsem : bırak gelsin.egonu besleme. Özünde yok böyle bişey
İşte bir devir döngü unsuru: Bu cümlenin işe yaramayacagından korkmanız bile bir obsesyon kaynagıdır.
HİÇBİRŞEYDEN KORKMAYIN.
Bırak gelsinde bir gerçeklik olduğu için uzun süre tekrarlamada beyin tarafından kabul görüyor. Ve korku unsurunun yerini onun rahatlığı alıyor ve korkularınız zamanla azalıyor. Deneyin yanılmayacağınıza garanti veriyorum.
2 TEMEL SÖZ : HİÇBİRŞEYDEN KORKMUYORUM,BIRAK GELSİN.
3)ÇEVRESEL KOŞULLAR:
İlaç ve psikoterapi ile %100 e yakın iyileşme saglanabilir arkadaşlar. Sağlıklı bir birey gibi yaşanabilir.
Ve çevresel etkilerle normal insandan daha mutlu daha heyecanlı yaşamak mümkün.
Burdada okb de başrol oyuncusu olan serotonon miktarını etkileyen bazı dış etmenlere değinelim:
1) Muz : Arkadaşlar olabildiğince çok muz yiyin. Serotonin deposu.
2) Bitter çikolata: Özellikle bitter olanı yüksek serotonin içeriğine sahip.
3) Rahat uyku için ballı süt için.
4) Nefes egzersizi ve bunu takiben HER SABAH MUTLAKA SPOR YAPIN. Yapılan hareketler serotonin salgısını artırıyor.
5) Protein,b12,b6 vitaminleri zengin besinleri tercih edin.(serotonin sentezi için triptrofan gereklidir,bu işlem b6 vb vitaminler eşliginde bir aminoasit olan triptofandan sağlanır)
Bunları bi deneyin arkadaşlar,eksik kalan yerleri tamamlayacagım ve sorularınız bildigim ölçüde yanıtlayacagım.
Allah şifalar versin.bunu isa 84 adlı bir arkadaş anlatmış düşünüyorumda bundan başka yöntem olurmu bence yok. kesin etkilidir ama sizin bir kez inanmanız lazım tüm psikolojik hastalıkta geçerlidir araştırmayın artık sadece uygulayın yoksa alışkanlık olur ve derine iner iş işten geçmeden uygulayın bende bu hastalıktayım üzülüyorum herkes için ama gerçekten iş işten geçmeden uygulayın bu arkadaşın dediğini tüm sorunlarda etkili olmalı.takıntıı vesvese ile ilgili kitaplar var okuyun ve inanın kurtulacağınıza yoksa zor olabilir zaten saidi nursi de vesvese risalesinde söyler bunu sakın korkmayın uygulayın ve kurtulun inşallah iş işten geçmeden saygılarımla.
Alinti
Konu Selina tarafından (12-07-2013 Saat 07:04 PM ) değiştirilmiştir.
Yer imleri